İklim Değişimi, Değişen Ekolojik Dengeler ve Bunların Su Kaynaklarına Etkisi: Türkiye’de Yeni Adımlar ve Zorluklar
Hilal Nur Başer- İK Uzman Yrd.
İklim değişikliği, günümüzde ekosistemler, su döngüsü ve tarımsal üretim üzerinde doğrudan etkilerine tanıklık ettiğimiz küresel bir kriz haline geldi. Türkiye, coğrafi konumu itibariyle bu değişimden en fazla etkilenen ülkelerden biri. Artan sıcaklıklar, azalan yağışlar ve artan aşırı hava olayları, ekolojik dengeleri ve su kaynaklarımızı tehdit ediyor. Son yıllarda kuruyan göller, çekilen nehirler ve yeraltı su seviyelerindeki düşüş, bu sürecin somut göstergeleri.
Türkiye’nin Yeni Dönemi: İklim Kanunu
2 Temmuz 2025’te da TBMM’de kabul edilen ve 9 Temmuz’da Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7552 sayılı İklim Kanunu, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesinde ilk yasal çerçeveyi oluşturdu. Kanun; sera gazı emisyonlarının azaltılması, “Emisyon Ticaret Sistemi”nin kurulması ve yerel düzeyde İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulları aracılığıyla eylem planlarının hazırlanmasını öngörüyor.
Bu düzenleme, önemli bir başlangıç olmakla birlikte, uygulamada bazı riskler barındırıyor. Örneğin;
- Su kaynaklarının yönetimi havza bazlı bütüncül bir yaklaşımdan ziyade, sektörel önceliklerle ve kısa vadeli kalkınma projeleri arasında sıkışmış durumda görünüyor.
- Emisyon azaltımına yönelik Emisyon Ticaret Sistemi gibi karmaşık mekanizmalar, güçlü denetim, şeffaflık ve ölçülebilir kriterler açısından netleşmeye ihtiyaç duyuyor.
- Yerel yönetimlerin teknik kapasitesinin sınırlı olması, eylem planlarının sahada etkili olmasını zorlaştırabilir.
Ekolojik Dengelerdeki Değişim
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, son 50 yılda Türkiye’de ortalama sıcaklık yaklaşık 1,5 °C arttı. Mevsimlerdeki değişimler açıkça gözlenir duruma geldi; yaz dönemleri uzarken, kış yağışları azalıyor. Bu durum tarımsal üretim takvimlerini, doğal bitki örtüsünü ve yaban hayatını doğrudan etkiliyor. Özellikle İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde kuraklıklar ciddi oranda artıyor.
Su Kaynaklarına Etkiler
Türkiye, kişi başına düşen yıllık 1.300 m³ su potansiyeli ile “su stresi yaşayan” ülkeler arasında.
- Konya Kapalı Havzası’nda yeraltı suları son 30 yılda ortalama 20-30 metre çekildi.
- Fırat–Dicle Havzası’nda iklim değişikliği nedeniyle akış miktarlarında azalma gözlemleniyor.
- Marmara Bölgesi, nüfus yoğunluğu (%28) ile su kaynakları arasındaki dengesizlik nedeniyle en kırılgan bölgelerimizden biri.
Bu örnekler, hem tarımsal üretim hem de şehirlerin içme suyu güvenliği açısından ciddi bir uyarı niteliğinde.
İklim değişikliği karşısında Türkiye’nin attığı adımlar oldukça değerli örneğin yeni İklim Kanunu ile önemli bir başlangıç yapıldı. Ancak etkili sonuçlar için bilim temelli, uzun vadeli, denetimi güçlü ve yerel gerçekliklere uyumlu politikaların olması şart. Ülkemizin su kaynaklarını ve ekolojik dengesini korumak, yalnızca bugünün değil, gelecek nesillerin de yaşam hakkını savunduğumuzun göstergesidir.