Dünya Çevre ve Çölleşme, Kuraklıkla Mücadele Günü
Hilal Nur Başer, İnsan Kaynakları Uzm.Yard.
#Restore the Land, Unlock the Opportunities teması, dünyanın karşılaştığı çevresel zorlukları aşmak için çağrı niteliğinde olup, toprak restorasyonu yoluyla hem çevre hem de toplum için yeni fırsatlar yaratmayı amaçlamaktadır.
Unutmamalıyız ki, doğayı korumak her birimizin sorumluluğudur. Bugün atacağımız küçük adımlar, yarın büyük değişimlere dönüşebilir.
Dünya Çevre Günü, ilk kez 5 Haziran 1972'de Birleşmiş Milletler tarafından Stockholm Çevre Konferansı'nda ilan edilmiş ve her yıl çevresel sorunlara dikkat çekmek ve insanları çevre meseleleri hakkında bilinçlendirmek amacıyla kutlanmaya başlanmıştır.
İklim değişikliği, sadece çevresel bir sorun değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve siyasal çok boyutlu bir krizdir. Günümüzde iklim değişikliğinin etkileri her alanda görünmekle birlikte iklim olaylarının sıklığı ve şiddeti artmakta, tarım üretkenliği düşmekte ve doğal kaynaklar hızla tükenmektedir. 2025 yılı içerisinde olan #BeatPlasticPollution ve #Restore the Land, Unlock the Opportunities gibi temalar, iklim değişikliği ile ilgili sorunların çözümüne dair önemli mesajlar taşımaktadır. Küresel plastik kirliliği, iklim değişikliği ile doğrudan ilişkilidir ve deniz ekosistemleri dahil birçok alanda tahribatlara yol açmakta ve diğer yandan, çölleşme ve kuraklık, tarımsal üretkenliği tehdit etmekte ve gıda güvenliğini riske atmaktadır. Bu küresel sorunlar nüfus artışı ve değişken iklim dinamikleri ile bir araya geldiğinde tüm canlıları etkileyen çözüm odaklı ve uygulanabilir adımlar atılması gereken kritik bir durum haline gelmektedir.
#Restore the Land, Unlock the Opportunities
2025 Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nün teması olan #Restore the Land, Unlock the Opportunities, toprakların yeniden canlandırılması ve sürdürülebilir fırsatların ortaya çıkarılması gerektiğini vurgulamaktadır. Küresel ısınma, iklim değişikliği, yanlış arazi kullanımı ve aşırı tarım gibi etkenler, toprakların verimliliğini ciddi şekilde azaltmakta ve çölleşmeye yol açmaktadır. Bu bağlamda, toprakların restore edilmesi yalnızca çevresel bir gereklilik değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal fırsatların da kapısını aralamaktadır. Restorasyon çalışmaları, ekosistem hizmetlerini iyileştirmek, biyolojik çeşitliliği artırmak ve yerel toplulukların gelir kaynaklarını çeşitlendirmek için kritik bir öneme sahiptir. Bu süreçte, toprak yönetimi stratejilerinin geliştirilmesi, yerel ve uluslararası işbirliklerinin artırılması gerekmektedir. Özellikle, agroekolojik yöntemler, yerel bitki örtüsünün yeniden kazandırılması ve su yönetiminde yenilikçi yaklaşımlar, bu hedeflere ulaşmada etkili olabilecek uygulamalardır. Ayrıca, iklim değişikliğinin etkilerine karşı dayanıklılığı artırarak sürdürülebilir tarım uygulamalarının teşvik edilmesi, hem çevresel dengeyi sağlamakta hem de gıda güvenliğini güvence altına almak açısından önemlidir.
Plastikler
Plastik kirliliği, günümüzde çevresel sorunlar arasında en dikkat çekici olanlarından biri durumundadır. Yılda yaklaşık 300 milyon ton plastik üretilmekte ve bunun büyük bir kısmı, geri dönüştürülmeden doğaya atılmaktadır. Bu durum, su yollarından okyanuslara uzanan geniş bir kirlilik yelpazesi yaratmakta ve deniz yaşamını tehdit etmektedir. Özellikle mikroplastiklerin okyanuslardaki birikimi, deniz ekosistemleri üzerinde büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Mikroplastikler, bu ekosistemlerin temelini oluşturan planktonlardan başlayarak, su altındaki besin zincirine kadar uzanan bir etki mekanizması ile gıda güvenliğini de tehlikeye atmaktadır. Raporlar, büyük deniz hayvanlarının midesinde mikroplastik parçacıklarının bulunduğunu ve bu parçaların insan besin zincirine girdiğini göstermektedir. Ayrıca, bu plastiklerin biyolojik olarak parçalanmaması, çevre kirliliğini kalıcı hale getirmekte ve buna bağlı olarak biyolojik çeşitlilik kaybına yol açmaktadır. Plastik kirliliği sadece deniz yaşamını değil, aynı zamanda kara alanlarını da etkileyerek toprak kalitesini düşürmekte, su kaynaklarını kirletmekte ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Uzun vadede bu durum, insan nüfusunun sağlığını tehdit eden hastalıkların artmasına yol açabilir. Dolayısıyla, plastik kirliliği ile mücadelenin önemi, yalnızca çevresel değil, aynı zamanda insani bir mesele olarak da değerlendirilmelidir. Sürdürülebilir çözümler geliştirilebildiği takdirde, bu sorunlar daha da derinleşebilir ve gelecek nesiller için daha büyük bir tehlike oluşturabilir.
İklim değişikliği ve plastik kirliliği gibi küresel çevre sorunlarının çözümünde toplumların ve bireylerin rolü, her geçen gün daha kritik hale gelmektedir. Toplum düzeyinde, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve eğitim kurumları, çevresel farkındalık yaratmak, sürdürülebilir uygulamaları teşvik etmek ve politika yapıcıları etkilemek açısından önemli aktörlerdir. Bireyler ise tüketim alışkanlıklarını değiştirerek, geri dönüşümü destekleyerek, tek kullanımlık plastik tüketimini azaltarak ve enerji verimliliğini artırarak doğrudan katkı sunabilir. Dolayısıyla, hem bireysel hem kolektif eylemler, çevresel krizlerin çözümünde yalnızca tamamlayıcı değil, aynı zamanda dönüştürücü bir etkiye sahiptir.