X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Beynimize dikkat edelim bozulmasın!

Beynimize dikkat edelim bozulmasın!

Dr. Ayşe Ergüven, Ph.D. Biol

 

Anlamsızca öldürülen bebeklerimizi, çocuklarımızı ve kadınlarımızı unutmayalım.

Başımıza bir şey gelmedikçe hiç düşünmeden kullandığımız ancak tüm hayatımızın her milisalisesini düzenleyen bir organımız var, beynimiz. Bizleri yanıltan bir özelliği daha var beynimizin; dışardan görülmediği için insanlar arası farkları algılamamız mümkün değil. Ancak bireyler kendimizden farklı bir davranış gösterdiğinde de çok kolaylıkla bazı sıfatlar ile konuşabiliyoruz haklarında, örneğin sosyopat veya psikopat diyebiliyoruz. Peki, bu sıfatlar doğru mu ve bu insanların beyinleri gerçekten farklı mı? Evet olabilir, yapılan çalışmalar hakikaten sorun olduğunu gösteriyor. 

Mahkumların beyinlerinin görüntülerinin incelendiği çalışmalarda, psikopat teşhisi konulanlarla konulmayanlar arasında önemli farklılıklar olduğu gösterilmiş ve bu sonuçlar, bazı psikopatların sergilediği duygusuz, dürtüsel ve antisosyal davranışları açıklamaya yardımcı olabiliyor. Çalışma ile psikopatların beynin empati ve suçluluk gibi duygulardan sorumlu bölümü olan ventromedial prefrontal korteks (vmPFC) kısaca beynin ön tarafı ile korku ve endişeye aracılık eden amigdala arasındaki bağlantıların azaldığı gösterilmiş.

 

Peki ama psikopat nedir? 

1993 yılında, ünlü Hare Psikopati Kontrol Listesi'nin yaratıcısı Kanadalı psikolog Robert Hare, psikopatları “cazibeli, manipüle edici ve acımasızca hayatlarını sürdüren sosyal yırtıcılar” olarak tanımlamış. “Vicdan ve başkaları için hissetme duygusundan tamamen yoksun olan” psikopatlar, ‘bencilce istediklerini alır ve en ufak bir suçluluk veya pişmanlık duygusu duymadan sosyal normları ve beklentileri ihlâl ederek istediklerini yaparlar’ diye devam ediyor.

Beyin empati için 'donanımlı' olmadığında…

Illinois Chicago Üniversitesi'nde psikoloji ve psikiyatri alanında ünlü bir uzman olan Jean Decety de “belirgin bir empati eksikliği, psikopat bireylerin ayırt edici bir özelliğidir” diyor.

Michael Koenigs ise psikopati teşhisi konan kişilerin beyinlerinde hem yapısal hem de işlevsel farklılıkları gösteren bir çalışmayı yürütmüş. “Duyguları ve sosyal davranışları düzenlediğine inanılan beyindeki bu iki yapı, olması gerektiği gibi iletişim kurmuyor gibi görünüyor” diyor.

Diğer bazı çalışmalar ise empati duygusunun sinirsel iletişiminin psikopat beyninde ya hatalı ya da tamamen eksik olduğunu öne sürmekte. Klasik olan diğer çalışmalar ise, beynin paralimbik sistem olarak adlandırılan, duygu düzenleme, özdenetim, hedef belirleme ve haz karşısında motive olmaktan sorumlu beyin bölgeleri topluluğunda gri madde hacminin azaldığını ortaya koymuş. Prof. Decety, bu çalışmalara öncülük ederek psikopatların empati için gerekli sinirsel “donanıma” sahip olmadıklarını öne sürüyor.

Prof. Koenigs’de aynı şekilde “suç psikopatolojisi ile ilişkili belirli bir beyin anormalliği var” diye belirtiyor.

Finlandiya'da yapılan bir araştırmaya göre de duygular, bunların düzenlenmesiyle ilgili beyin bölgelerinin yapısı ve işlevi hem psikopat suçlularda hem de psikopati ile ilişkili kişilik özelliklerine sahip normalde beyinleri iyi işleyen bireylerde de değişmiş.   Bu çalışmada beyin yapısı manyetik rezonans görüntüleme ile ölçülmüş. Çalışmaya katılanların beyin aktiviteleri şiddet içeren ve içermeyen filmler izlerken fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme ile izlenmiş. Sonuçta; psikopat olduğu bilinen suçlularda, bilişsel kontrol ve duygu düzenleme ile ilgili beyin bölgelerinin yoğunluğu artmış yani şiddet içeren filmler izlenirken, bu alanlar psikopatlarda daha güçlü tepkiler verilmiş. Bunun sonucunda ise, psikopatlığın suç ve şiddet içeren davranışlara yol açabilecek kadar güçlü olabileceğini söylüyor Finlandiya’daki Mahkumlar için Psikiyatri Hastanesi Baş Psikiyatristi Dr. Hannu Lauerma.

Peki ya sosyopati?  

Kolluk kuvvetleri ve savcılara adli ruh sağlığı eğitimi veren bir psikolog ve bağımsız danışman olan Scott Johnson “Psikopat, psikopatik bir beyinle doğar ve bu beyin normal sosyal deneyimlere izin verecek şekilde düzgün çalışmaz” diyor. “Öte yandan sosyopatın normal bir beyinle doğduğuna inanıyoruz, ancak yetiştirilmeleri sırasında bir şeyler ters gidiyor.” Çocuklukta ihmal ve istismar, ileriki yaşamda sosyopati gibi ciddi antisosyal davranışlar için önemli bir belirleyici diyor Johnson. Bu, çocukken istismara uğrayan herkesin sosyopat olacağı anlamına gelmiyor, ancak araştırmalar sosyopatların çocuk istismarı mağduru olma ihtimalinin genel nüfusa göre daha yüksek olduğunu gösteriyor. Johnson, çocukken yaşanan psikolojik travmanın düzgün beyin gelişimini engellediğinin düşünüldüğünü ve bunun da bu bağlantının nedenini açıklayabileceğini söylüyor.

Bununla birlikte, sosyopatların şiddete eğilimli olma olasılığı daha da yüksek, ancak psikopatlar gibi hesaplayarak yaşama olma olasılıkları daha düşüktür. Hazlarını ertelemekte zorlanırlar ve sıklıkla saldırganlaşırlar. Neredeyse tüm sosyopatlar şiddet sınırını aşar. Bir saldırı hazırlayacak kadar kurnaz değildirler, dürtüleriyle hareket ederler. Bu nedenle sosyopatların yakalanma olasılığı psikopatlara göre daha yüksektir.

Johnson'a göre psikopatlar uzun vadede daha tehlikelidir çünkü bunu daha uzun süre saklayabilirler, bu yüzden popüler kültürde sosyopatlardan daha fazla yer alırlar.

Ancak bu arada yazının başında belirttiğim psikopat ve sosyopat tanımlarını kullanan özellikle popüler kültüre hizmet eden film sektörü bu konuda çok yanlış yönlendirmeler yapabiliyor. State University of New York College at Cortland'da psikoloji profesörü olan Karen Davis ve meslektaşları kısa süre önce psikopat olarak tanımlanan 24 film karakterinin bu etiketi gerçekten hak edip etmediğini inceliyor. 2020 yılında yapılan bu çalışmada, Profesör Davis, karakterleri, ruh sağlığı uzmanları tarafından yasal işlemlerde tanı koymak için yaygın olarak kullanılan profesyonel bir test kullanarak, değerlendiriyor. Örneklerden sadece yüzde yirmi biri testi geçerek yasal olarak psikopat olarak adlandırılabiliyor. Ayrıca filmlerin diyaloglarında ruh sağlığı ile ilgili hakaretlerin sıklıkla kullanıldığını da tespit ediyor. Ek olarak, filmlerde karakterleri tanımlamak için kullanılan en yaygın terimler aşağılayıcıydı diyor çünkü karakterlerin büyük bir yüzdesi “deli” olarak anılıyor.

Bu arada beyni zorlayan ve zarar görmesine neden olan çok önemli bir insan davranışı da uyuşturucu madde kullanımı. Bu davranış bozukluklarına yol açabilen beyin hasarlarına neden oluyor. Tabii bunların başında kendine zarar verebilme var ancak bu sadece bir tanesi, topluma uyumsuz insanların yapabileceği her türlü zararlı davranışı da rahatlıkla yapabiliyorlar. 

Bizler insan olarak beynimize de diğer organlarımıza baktığımız kadar hatta daha fazla değer vermeliyiz demek ki çünkü bizim beynimiz Ambystoma mexicanum’da olduğu gibi yenilenemiyor.

Kaynaklar:

 1 https://www.med.wisc.edu/news/psychopaths-brains-differences-structure-function/

 3 https://www.sciencedaily.com/releases/2021/04/210414154941.htm

 4 https://www.discovermagazine.com/mind/the-neurological-differences-between-psychopaths-and-sociopaths

 5 https://bmjopen.bmj.com/content/14/10/e086487

 6 https://www.science.org/toc/science/377/6610utm_campaign=ScienceMagazine&utm_source=twitter&utm_medium=ownedSocial


 






 

Görüşlerinizi Paylaşın