X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Sağlıklı beslenmede sömürgecilik…

Sağlıklı beslenmede sömürgecilik…

Dr. Özlem Aker

Günümüzde yeme bozuklukları en önemli halk sağlığı sorunları arasında yer alıyor. Dünya nüfusunun yaklaşık %8’i yeme bozukluğundan muzdarip. ABD’de nüfusun yüzde 9’unun veya 28.8 milyon Amerikalının hayatlarının bir döneminde yeme bozukluğu yaşayacağı öngörülüyor. Bu her 52 dakikada bir, bir kişinin yeme bozukluğundan öleceği anlamına geliyor.

Yeme bozukluğu iki yüze sahip bir madalyon. Madalyonun bir yüzünde , on yıllardır kapitalist medyanın pompaladığı eğilimler ve akımlara uyarak; güzelliğin , sağlığın sıfır bedene sahip olmakla gerçekleşeceği yanlış algısına kapılıp hayatlarını buna göre yaşayanlar yer alıyor. Madalyonun diğer yüzünde ise yine sistemin dayatması ile; hareket etmeyen, masa başı veya vardiyalı işlerde çalışan, boş zamanlarını TV, bilgisayar veya telefon başında geçiren ve hızlı tüketilen, bol kalorili, raf ömrü uzun, katkılı , paketli, kolay ulaşılan sağlıksız abur cuburlarla beslenen; dolayısıyla obeziteden , şeker hastalığından,  yüksek tansiyondan, kas eklem hastalıklarından etkilenmiş başka bir grup yer alıyor.

Obezite artık yalnızca her tür gıdaya ulaşan zenginlerin değil, sağlıklı gıda çeşitliliğine ulaşmak konusunda sıkıntı yaşayan yoksulların da hastalığı. Sömürgecilik öncesi  diyabet, obezite gibi metabolik hastalıklarla tanışmamış Kızılderililer, Aborjinler gibi yerel halkların, ya da siyahilerin  ötekileştirilen , geliri düşük ve sağlıklı pahalı gıdaya erişimi zor azınlıklar olarak , bulundukları toplumlarda bu hastalıklardan en çok etkilenen gruplara dönüşmeleri elbette ki tesadüf değil.

Sağlıklı beslenme ulusal ve uluslararası ölçekte geliştirilecek politikalarla sahip çıkılması gereken önemli bir küresel sorun. Bu soruna çözüm olacak önerilerin başında sömürgeci zihniyetle geliştirilmiş tahakkümlerden kurtulup yerel tarımsal üretime dayalı beslenme politikalarını desteklemek geliyor. Yerel çiftçinin, o topraklar için uygun olan doğru ürünleri, en geniş çeşitlilikte, mevsiminde üreteceği, dolayısıyla pestisit ve kimyasal gübre kullanımını en aza indireceği,  sonrasında mahsülün etkin bir kooperatif ağı sayesinde doğru zamanda, makul fiyata yerel tüketiciyle buluşacağı veya gıda sektörü için işleneceği, devlet destekli, planlı  bir tarımsal organizasyon şart. Ancak böyle bir organizasyonla zeytinin, incirin, üzümün bereketli toprakları Ege’de bir çobanın dağ başında cips yemek yerine, doğanın kendine sunduğu, antioksidan kaynağı birbirinden değerli besinleri tüketmesini sağlayabiliriz.  Dünyada da bunun örnekleri var. Kuzey Amerikalı yerli bir kadının önce zihnini, sonra diyetini, sömürgecilikten kurtarıp, kendi öz değerleriyle uyumlu, ata usulü beslenme prensiplerini nasıl hayata geçirdiğini anlatan bir yazının bağlantısına aşağıda ulaşabilirsiniz. Vücut kitle indeksi kavramının bile beyaz erkekler üzerinden şekillendiği bir dünyada, normal olarak diretilen her bilginin sorgulanması gerektiğini akıldan hiç çıkarmamamız dileğiyle…

https://experiencelife.lifetime.life/article/an-indigenous-womans-journey-to-decolonize-her-diet/

 

 

Görüşlerinizi Paylaşın