Rakamların Söyledikleri

Türkiye, 8 Kasım itibariyle 391739 teyit edilmiş COVID-19 vaka sayısı ile dünya çapında yirmi altıncı sırada yer alıyor. Pandemi başından beri artan test sayısı ile birlikte gerçekleştirilen COVID-19 testleri sayısında dünyanın ilk 10 ülkesinden biri haline gelmiştir.

Özellikle virüsün nüfus içindeki yaygınlığına ve hızla artan enfeksiyon oranlarına rağmen, çarpıcı olan Türkiye'nin düşük ölüm oranlarıdır. Türkiye'nin 1 milyon nüfus başına ölüm oranı 129 olup, COVID-19 için karşılaştırılabilir çoğu Avrupa ülkesinden daha başarılıdır. Aynı tarih itibari ile ölüm oranları ABD de bir milyonda 735 ve Avrupa’da ortalama bir milyonda 266 civarındadır.

Resmi rakamlara göre Türkiye, düşük ölüm oranları nedeniyle büyük ilgi ve hayranlık uyandıran Almanya ile neredeyse aynı ölüm oranlarına (milyonda 137) sahip olarak COVID-19 ile mücadelede oldukça başarılı gözükmektedir. Ama Almanya'nın aksine, Türkiye'nin düşük ölüm oranı takdir edilmek yerine resmi rakamlarının yanlış olduğu iddiasıyla haber ve yorumlarda saldırıya uğramıştır. Özellikle Eylül ayı itibari ile "vaka" değil "hasta sayısı" başlıkları ile paylaşılan veriler, vaka ve hasta tanımlarındaki çelişkiler ve DSÖ’nün istediği verilerin paylaşılamadığı uyarısı ile soru işaretlerine neden olmuştur.

Bu tartışmanın daha uzun süre devam edeceği aşikardır. Doğru verilere ancak Pandemi sona erdiğinde antikor düzeylerinin tespit edildiği epidemiyolojik çalışmalar bize yardımcı olabilecektir. Bizim amacımız arı kovanına çomak sokmak değil verilerin paylaşılmasındaki şeffaflığın önemine vurgu yapmaktır. Şeffaflık,  krizle başa çıkmada, hastalığın yayılma eğrisini düzleştirmede, hem pandemiyi hem de ekonomiyi nispeten dengeli bir şekilde yönetmede ve savunmasız nüfusları pandeminin olumsuz ekonomik etkilerinden korumada önemlidir.