X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Organ Bağışı Haftası

Organ Bağışı Haftası

İdil Seven

Ülkemizde her yıl 3-9 Kasım ORGAN BAĞIŞI HAFTASI olarak kutlanıyor. Organ bağışının önemine bir kez daha dikkat çekmek ve organ nakillerindeki güncel bilgileri almak için bu sayımızdaki konuğumuz Medicana International Ankara Organ Nakli Merkezi Koordinatörü, Genel Cerrah Doç. Dr. Ulaş Sözener. 


Ulaş Sözener benim için ayrıca değerli bir isim çünkü kendisi benim TED Ankara Koleji’nden ilkokul ve ortaokul sınıf arkadaşım. Türkiye ise onu özellikle 2016 yılının yılbaşı gecesinde zamana karşı yarışarak son derece koordine bir operasyon ile gerçekleştirdiği böbrek nakli operasyonu ile tanıyor. 


Doç. Dr. Sözener “Biz insanları otomobillerden ve makinalardan ayıran en önemli özelliklerden bir tanesi yedek parçalarımızın olmaması. Mevcut parçalarımızla ne kadar sağlıklı ve sürdürülebilir hayatlar yaşayabiliyorsak o kadar hayatta kalabiliyoruz. Mevcut parçalarımızın iyileştirilmesi ve düzeltilmeye çalışılması için önemli çalışmalar elbette var. Tıp dünyası ve hekimlerimiz bunun için dur durak bilmeden çalışıyor. Fakat bir nokta var ki orada ORGAN NAKLİ BİZE YENİ BİR YEDEK PARÇA İLE YENİ BİR HAYAT VERİYOR!” diyor ve ekliyor: “Ailesinde bir kez organ nakli yaşamış bir aile, kesinlikle organ nakli savunucusu haline geliyor!”


DOÇ. DR. ULAŞ SÖZENER KİMDİR?

1979 yılında Ankara’da doğdu. 1996’da TED Ankara Koleji’ni bitirdikten sonra aynı yıl Hacettepe Üniversitesi İngilizce Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimine başladı. Mezuniyet sonrası Genel Cerrahi ihtisasını Ankara Üniversitesi’nde tamamladı. 2011 yılından bu yana organ nakli alanında çalışmakta olan Ulaş Sözener evli ve 2 kız çocuğu babası. 

 

 

DÜNYADA İLK ORGAN NAKLİ 1954 YILINDA YAPILDI

1954 yılında Dr. Joseph Murray insandan insana ilk başarılı böbrek naklini gerçekleştirdiğinde tıp dünyasında daha önce ancak hayal edilebilen bir alanın kapısını aralandı. Güney Afrikalı kalp cerrahı Christian Barnard ise Aralık 1967'de insandan insana ilk başarılı kalp nakli ameliyatını gerçekleştirerek bu konuda yepyeni bir dönemin başlamasına öncülük etti. 20 cerrahtan oluşan ekibiyle birlikte, tedavi olanağı kalmamış Güney Afrikalı bir bakkal olan Louis Washkansky'nin kalbini, bir trafik kazasında ağır yaralanarak ölmek üzereyken hastaneye getirilen bir başkasının kalbiyle değiştirdi. Böylece tıp dünyasında organ nakli dönemi başlamış oldu. 1967’den bu yana da organ nakli dünyasında büyük gelişmeler yaşanıyor. 

 

 

ORGAN NAKLİ, HASTALIĞI TAMAMEN TEDAVİ EDEN BİR ÇÖZÜM 

Profesyonel futbolcular, sporcular, dağcılar, müzisyenler başarılı organ nakilleri sonrasında hayatlarına ve kariyerlerine kaldıkları yerden devam edebiliyorlar. 

Bu konuda çok çarpıcı hikayeler var. Örneğin, 25 yıl önce Güney Amerika’da kalp nakli olmuş, 25 yıl sonra ise beyin kanaması geçirerek beyin ölümü gerçekleşmiş bir hastanın organları bağışlandı ve bu hastanın karaciğeri emekli bir müftüye takıldı. Düşünün kendisi kalp nakli olduktan sonra 25 yıl sağlıklı bir yaşam sürdü ve öldükten sonra karaciğeri sağlıklı olarak başka bir hastaya nakil edilebilindi. 45 yaşındaki farklı bir hastanın en yakın akran kız arkadaşı, uyumlu başka bir donör bulunamadığı için, etik kurul süreçlerinden geçerek en yakın arkadaşına organını bağışladı. Bunlar çok önemli ve özel örnekler. Bu ve bunun gibi birçok farklı bağış hikayesi bize organ bağışının sadece nakil olan hastaya değil, onun ailesi ve sevdiklerine de yepyeni bir hayat bağışladığını hatırlatıyor.

ORGAN NAKLİNDE KADAVRADAN VE CANLIDAN NAKİL OLMAK ÜZERE İKİ TİP UYGULAMA VAR

Kadavradan nakil, beyin ölümü gerçekleşmiş bir bireyin organlarının ailesi tarafından bağışlanması ile gerçekleşiyor. Canlıdan nakil ise hayatta olan bir hastanın işlevsel bir organını hasta olan bireye bir operasyon ile bağışlaması ile gerçekleşiyor. 

Kadavradan organ nakli yapılabilmesi için hastanın hastane koşullarında beyin ölümünün gerçekleşmesi gerekiyor. Yani sokakta bir kaza geçirip vefat eden bir kişiden organ nakli yapılabilmesi söz konusu değil. Kalbi duran kişiden organ alınamıyor. Bu tip beyin ölümünü müteakip yapılan organ nakillerine tıpta “kadavradan organ nakli bağışı” adını veriyoruz. Yani bir sebepten ötürü hastanın beyin ölümü hastane koşullarında gerçekleşmeli, hastalık hastanın organlarını etkilememiş olmalı ve hastanın ailesi bu koşullarda organ bağışına izin vermeli. 

Kadavradan bağış için donör olacak hastanın beyin ölümünün gerçekleşmesi sonrasında organlarının ailesi tarafından bağışlanması şart. 

BEYİN ÖLÜMÜ BİR BİTKİSEL HAYAT DEĞİL!

 

Beyin ölümünü en yalın hali ile biz şu şekilde açıklamaya çalışıyoruz. Beyin ölümü bir bitkisel hayat değil. Bitkisel hayat saksıdaki çiçek ise, beyin ölümü vazoya konulan bir çiçek. Yani, bitkisel hayattaki hastaların beyni çalışıyor, sadece bizimle irtibata geçemiyorlar. Bu bambaşka bir durum ve biz bu durumdaki hastaları tıbbın tüm imkanlarını kullanarak yaşatmaya çalışıyoruz. Ancak beyin ölümü buna benzemiyor. Beyin ölümü olan bir hastanın ne kadar yaşayacağını hemen hemen her hekim yaklaşık olarak öngörebilir. Tıpkı vazoya koyduğumuz çiçeklerin, en iyi bakım koşullarında dahi bir süre sonra kaçınılmaz bir şekilde solacağı gibi. 

 

BEYİN ÖLÜMÜ İLE BİRLİKTE ORGAN BAĞIŞI KONUSU GÜNDEME GELİYOR. 

Beyin ölümü durumunun hasta yakınlarına hem çok net, hem özenle, hem de vakit kaybetmeden anlatılması gerekiyor. Hasta yakınları o an hayatlarının en zor anlarını yaşıyorlar, biz hekimler de eş zamanlı olarak onlarla organ bağışı konusunu görüşmek istiyoruz. Bu son derece hassas bir süreç ve bu, konuda uzmanlaşmamış hekimlerin yapabileceği bir görüşme değil. Organ nakli koordinatörleri ile aile görüşmelerinin özel eğitimleri var ve hekimlerimizi bu konuda özel olarak eğitiyoruz. 

ORGAN BAĞIŞI KARARI ZOR ANCAK HIZLI VERİLMESİ GEREKEN BİR KARAR

 

Türkiye’de son 5 yıl içinde yıllık ortalama 1,000-1,500 arası beyin ölümü gerçekleşti. Bu beyin ölümleri sonrasında organın bağışa hazır hale gelmesi için maksimum süre 10-15 dakika. Yani çok hızlı işlemesi gereken ve zamanla yarışılan bir süreçten bahsediyoruz. 

Beyin ölümü sonrası ideal nakil süresi maksimum 3-4 gün. Aslında kalp atıyor ama gün geçtikçe sistemde birçok şey çalışmamaya ve organlar zarar görmeye başlıyor. O nedenle zaman en önemli faktör. Bağışlanan organlar beyin ölümü sonrası ne kadar erken nakledilebilirse, sağlıklı başarı oranı o kadar yükseliyor. 

TÜRKİYE ORGAN BAĞIŞI VE ORGAN NAKLİ KONUSUNDA NE NOKTADA?

 

Türkiye’de kadavradan bağış konusunda çok alt sıralardayız. Ancak canlıdan nakil konusunda dünyada ilk 5 içinde yer alıyoruz. 

Türkiye’de genel olarak yılda ortalama 7,000 – 8,000 arasında organ nakli yapılıyor. Bu nakiller böbrek, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas, kornea gibi organları kapsıyor. Bunun içinde yaklaşık 1,250 karaciğer, 3,000 böbrek, 60 kalp, 30 akciğer gibi bir dağılım olduğunu söyleyebiliriz. 

Ülke olarak organ nakli konusunda teknik, cerrahi, ameliyat koşulları ve bakım konusunda çok iyi bir noktadayız ve önemli bir uluslararası oyuncuyuz. Dünyada ilk beşte yer alıyoruz ve özellikle böbrek nakli konusunda önemli ölçüde öne çıkıyoruz. Örneğin Malatya İnönü Üniversitesi yılda 500 – 600 nakil ile dünya ikincisi konumunda yer alıyor! 

Nakil konusunda her ne kadar iyi bir konumda olsak da, maalesef organ bağışı konusunda çok gerilerdeyiz! 

 

Son 10 yılda organ bağışı oranlarının önemli ölçüde düşüşe geçtiğini söyleyebiliriz. Bunda COVID-19 salgının da önemli etkisi var. COVID-19 dünya genelinde organ naklini vurdu ve salgın dönemi süresince nakil operasyonları yapılamadı. Şu an halen bu dönemden gelen birikimi toplamaya çalıştığımızı söyleyebilirim. Kadavradan organ bağışı Türkiye’de en çok Batı Karadeniz Bölgesi’nden geliyor. Özellikle Samsun, Zonguldak ve Bartın burada başı çekiyor. Bunun ardından Ege Bölgesi ve Bursa geliyor. Bu bölgelerde halk organ bağışı konusunda daha bilinçli, aileler organları bağışlıyor. Türkiye’de kadavradan organ bağışının en düşük olduğu bölge ise %0 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi. 

BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞMİŞ BİR BİREY TEORİDE 8-10 KİŞİYE YAŞAM VEREBİLİR

Bir hastanın beyin ölümü gerçekleştiğinde ve aile organlarını bağışladığında bu ilgili birim tarafından sisteme giriliyor. Türkiye’de belirlenmiş organ nakil bölgeleri var, bu tıpkı coğrafi bölgelerimiz gibi. Örneğin biz Ankara olarak Orta Anadolu Bölgesi’ndeyiz. Bir hastanın beyin ölümü gerçekleştiğinde bize Orta Anadolu beyin ölümü dosyası geliyor. Tüm hekimler kendi değerlendirmelerimizi saatler içinde yapıyoruz ve ekip olarak yola çıkıyoruz. O merkezde organ çıkarımını yapıp geri dönüyoruz. Bu esnada nakil olacak hasta hazırlanıyor ve 1 gün içinde nakil işlemi gerçekleşiyor. Burada adeta zamanla yarışıyoruz, çünkü özellikle kalp ve akciğer nakilleri çok zaman hassas işlemler ve saatler içinde bu nakil operasyonlarının yapılması gerekiyor. Bunun için ciddi bir altyapı gerekli. Bir organ nakli operasyonunda arka planda ortalama 100 kişilik bir ekip çalışıyor. Biz Türkiye’deki tüm organ nakli cerrahları birbirimiz ile çok iyi iletişim halindeyiz ve koordine bir halde çalışıyoruz. Birbirimize çok yardım eden bir camiayız. Bizim yürüttüğümüz süreç zamanla yarışılan bir rally ve bunun için birbirimize her anlamda destek veriyoruz. Yani bir organ asla boşa gitmiyor! 

 

 

SAĞLIKLI BİR BİREY NASIL ORGAN BAĞIŞÇISI OLABİLİR?

Türk vatandaşları e-devlet üzerinden organ bağışçısı olabiliyor. Ancak bireyin beyin ölümünün gerçekleşmesi sonrasında, önceden şahsi organ bağışı beyanınız bulunsa dahi, organlarınızın bağışlanabilmesi için yakınlarınızın kararı gerekiyor. Siz organlarınızı bağışlamış olsanız bile, aileniz buna onay vermez ise organ bağışçısı olamıyorsunuz. Eğer ailenize ulaşılamaması gibi bir durum olur ise, bu durumda da yasal vasinizin kararı gerekiyor. 

 

ORGAN NAKLİ SÜRECİNDE ÜÇ ANA OYUNCU VAR: BAĞIŞÇI, ALICI VE NAKİLİ YAPACAK ORGAN NAKLİ EKİBİ.

 

Burada önce organ bağışçısından bahsedersek, Türkiye’de akrabanız dışında birine organ bağışlamak Sağlık Bakanlığı iznine tabi. Bu talep etik kurula giriyor. Burada organ bağışının ticari faaliyete dönüşmesini engelleme prensibi var. Bağış dördüncü derece akrabalara kadar inebiliyor. Eş, anne, baba, anneanne, kardeş, amca, dayı veya kuzenlere bağış yapabiliyorsunuz, bunun için izine gerek yok. Bundan daha ilerisi için etik kurula gidilmesi gerekiyor. Kişi evli ise, eşinin ailesindeki akrabalar da aynı derecede yakın sayılıyor. Boşandıktan sonra ise organ bağışlamadaki akrabalık düşmüyor, boşanan eşler ek bir izin gerekmeden eski eşlerine organlarını bağışlayabiliyor. Çok etkileyici bir anımız var. Bir hastamızın bundan 15 yıl önce boşandığı ve Avusturalya’da yaşayan eski eşi, uygun bir yakın akraba bulunamadığı için Avusturalya’dan gelip eski eşine böbreğini bağışladı ve sonra ülkesine tekrar geri döndü. Bunlar çok özel ve çok hassas süreçler. 

Nakil olacak hastalarda ise, organ nakli adayı olan birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ise, SGK’lı veya yeşil kart sahibi ise organ nakli hizmetlerini ücretsiz olarak alabiliyor. Bu uygulama hem devlet hastaneleri, hem de özel hastaneler için geçerli. Organ nakli devletin koruması altında olan bir sistem, hastaya hastane seçme şansı veriyor ve devlet bunu denetliyor.

ORGAN BEKLEME LİSTELERİNDEKİ SİSTEMİN NASIL ÇALIŞTIĞI KONUSUNDA TOPLUMDA ÖNEMLİ BİR BİLGİ EKSİKLİĞİ VAR. 

 

Bu sistem hekimlerin ve hastanelerin kontrolü dışında ilerliyor. Süreç UKM adı verilen Ulusal Koordinasyon Merkezi ve BKM adı verilen Bölgesel Koordinasyon Merkezleri aracılığı ile koordine ediliyor. Türkiye’nin herhangi bir noktasında bir yerden kadavra bağışı çıktığında tüm operasyon Sağlık Bakanlığı tarafından organize ediliyor. Bağış bekleyen hastanın sisteme dahil olmak için Türkiye’deki bir organ bağışı merkezine başvurarak listeye girmesi gerekiyor. BİR HEKİMİN ORGAN NAKLİ YAPABİLMESİ İÇİN GENEL CERRAH OLMASI YETERLİ DEĞİL. ORGAN NAKLİNİN YAPILABİLMESİ İÇİN ÖNCELİKLE BU KURUMDA ORGAN NAKLİ MERKEZİ OLMASI GEREKİYOR. Organ nakli merkezleri, burada ameliyatı yapan hekimler ile birlikte ruhsatlandırılıyor. Hekim ancak ruhsatlandırılmış olduğu hastanede operasyon yapabiliyor. Yani hasta bu noktada hastanesini ve hekimini birlikte seçmiş oluyor. Örneğin ben 15 yıldır organ nakli operasyonları yapıyorum, 10 yıldır da çalıştığım kurumundaki Organ Nakli Bölümünü ve Programını yönetiyorum ve tüm operasyonlarımı sadece kendi kurumunda yapıyorum. 

Türkiye’de İstanbul, Ankara, Antalya başta olmak üzere birçok devlet hastanesinde ve özel hastanede organ nakli merkezleri var. Oransal olarak bunun %70’ini özel hastanelerin, %30’unu ise devlet hastanelerinin oluşturduğunu söyleyebiliriz. Nakil merkezlerinin operasyonlar haricinde halk sağlığı anlamında bilgilendirme görevleri de var. Yılda en az 3-4 bilgilendirme toplantısının yapılması Sağlık Bakanlığı tarafından zorunlu tutuluyor. Bu toplantılardan bir tanesinin mutlaka eğitim ve öğretim kurumlarında olması zorunlu. Ayrıca sivil toplum ile de işbirlikleri yapılarak birlikte bilgilendirme toplantıları düzenleniyor. 

 

HALKIMIZ ORGAN BAĞIŞI KONUSUNDA YETERİNCE BİLGİLİ Mİ? TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL FAKTÖRLER NE KADAR ETKİLİ?

 

Beyin ölümü gerçekleşen her hasta uygun kadavra olamıyor. Yani ilk adımda zaten uygun kadavra sayısı düşerek sürece dezavantajlı olarak başlıyoruz. Türkiye’de yılda yaklaşık 1,500 beyin ölümü gerçekleşiyor. Bunlardan yaklaşık olarak 300-400 aile bağışa onay veriyor. Yani %75 civarında aile bağışa onay vermiyor ve kadavralar maalesef bağışçı olamıyor. Burada toplumsal ve kültürel faktörler öne çıkıyor. Örneğin Güney Kore organ nakli konusunda öncü bir ülke. Ancak kadavradan nakil oranları dini inançları nedeni ile %0.

Bizde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın organ naklini destekleyen resmi fetvaları var. Yani İslamiyet açısından dinen ve resmi olarak organ bağışı destekleniyor. Bu noktada halkın daha çok bilgilendirilmesi ve organ bağışı sürecinin, özellikle beyin ölümü konusunun halka daha iyi ve net bir şekilde anlatılması gerekiyor. Yani eğitim ve kamu bilgilendirmeleri en önemli iki faktör.  

Organ bağışı farkındalığı 7 yaşına kadar mutlaka öğretilmeli. İlkokul döneminde çocuklarımıza organ naklinin ve organ bağışının ne kadar önemli olduğunu öğretmemiz şart. Çoğu ülke bu işi temel müfredatlarına katarak bunu sağlıyor. Şunu çok net söyleyebilirim ki ailesinde bir kez organ nakli yaşamış bir aile, kesinlikle organ nakli savunucusu haline geliyor. 

AVRUPA’DA SİSTEM ÇOK DAHA FARKLI İŞLİYOR

 

Örneğin İspanya vatandaşları doğuştan organ bağışçısı olarak vatandaş oluyorlar. Orada sistem organ bağışı beyanı vermek üzerine değil, tercih etmeyenlerin organ bağışı sisteminden talep yaparak çıkması üzerine kurulu. Bunun istatistiklere yansımasını da görüyoruz. İspanya’daki organ bağışlarının neredeyse %70’i kadavradan, %30’u canlıdan yapılıyor. Türkiye’de ise maalesef kadavradan nakil oranının %10’un altında seyrettiği bir istatistik var.

TÜRKİYE’DE ŞU ANDA CANLIDAN CANLIYA EN ÇOK BÖBREK, SONRASINDA KARACİĞER NAKLİ YAPILIYOR

 

Böbrek yetmezliğinde diyaliz elimizdeki bir kova. Batan tekneye dolan suyu dışarı atmaya çalışıyor, ta ki kollarımız yorulana kadar. Böbrek nakli ise bir fiberglas plak ile deliği kapatıyor. Nakil sonrası en önemli başarı kriterimiz, hastanın sadece nakil öncesinde ihtiyaç duyduğu diyaliz gibi tedavi yöntemlerinden kurtulması değil, aynı zamanda sağlıklı bir birey olarak günlük yaşantısını eksiksiz bir şekilde sürdürebilmesi. 

 

CANLI BAĞIŞÇILAR İÇİN OPERASYON RİSKİ %1’İN ALTINA İNMİŞ DURUMDA

 

Hekim olarak bizim hekimliğe başlarken ettiğimiz bir yeminimiz var. Tıpta ilk prensip öncelikle “hastana zarar verme” prensibidir. Biz aslında canlıdan canlıya organ nakli yaparak bu prensibi ihlal ediyoruz. Yani canlı nakilinde aslında pratikte sağlıklı kişiye zarar veriyoruz. Operasyon esnasında canlı donörün başına herhangi bir şey gelmesi bu ihlal durumu ile sonuçlanabiliyor. Burada şunun altını çizmek istiyorum, uygun bağışçı seçimi, değerlendirme ve hazırlık süreci ile birlikte başarılı bir operasyon sonrasında bağışçılar için risk %1’in altına inmiş durumda. Karaciğer bağışçılarında operasyon sonrası 4-8 hafta gibi bir süre içerisinde geride kalan karaciğer dokusun kendini yenileyerek eski boyutlarına ulaşıyor. Bu aileler için de kolay bir süreç değil. Bazen bir çocuğun annesi babasına organ bağışlıyor ve aynı anda ameliyata giren bir anne-babaya şahitlik ediyoruz.

Bu operasyonların, her operasyon gibi belirli riskleri elbette var. Ancak canlı donör olan hastalarımızın sağlıklı olarak taburculuk durumu yüzde 99’un üzerinde.

YABANCI HASTALARA TÜRKİYE’DE ORGAN NAKLİ YAPILIYOR MU?

Türkiye’de pek çok ülkeden organ nakli hastası alıyoruz. Ameliyatların %20’si kadarı yabancı hastalara yapılıyor. Ancak şunun altını özellikle çizmek istiyorum, kadavradan nakil Türkiye’de yalnızca T.C vatandaşlarına yapılabilir. Yani yabancı pasaportlu bir hasta, Türkiye’deki bir kadavra bağışından faydalanamaz. Bu bilginin mutlaka organ bağışı onayını verecek ailelere verilmesi ve toplumun da bu konuda bilgilendirilmesi önemli. Yabancılar Türkiye’de yalnızca kendi getirdikleri canlı donörleri ile organ nakli ameliyatı olabilirler.


ÇOCUKLARIN DA CİDDİ ANLAMDA ORGAN NAKLİNE İHTİYAÇLARI OLABİLİYOR

 

Türkiye’de organ nakli bekleyen hatırı sayılır sayıda çocuk var. Çocukta nakil konusunda önemli bir temel faktör var. Birincisi, kadavradan nakil yapılacaksa bu ya çok küçük bir insan ya da beyin ölümü gerçekleşmiş bir çocuk olmalı. 

Çocukların nakil listesi yetişkinlerden farklı. Canlıdan organ naklinde de çocuklarda yine organ boyutu sıkıntısı ile karşı karşıya geliyoruz. Anne ve baba uyumlu ise çocuğuna hemen organını vermek istiyor ancak burada boyuttan ötürü uyumsuzluk durumu ortaya çıkıyor. Yapılmıyor değil, mecbur kalındığında bu nakilleri de yapıyoruz ama bunlar çok daha zor operasyonlar. 

Çocuk ve yetişkin nakillerine rakamsal olarak bakarsak oran 20-30 yetişkine 1 çocuk nakili gibi diyebiliriz.

 

YAPAY ZEKA ORGAN NAKLİ BRANŞINA DA İNDİREKT OLARAK ÖNEMLİ FAYDALAR SAĞLADI

 

Çapraz nakil dediğimiz bir sistem var. Buna domino nakil adını da veriyoruz. Burada 5’li, 7’li çapraz nakil planlamaları yapılıyor. Bu nakillerin planlanması ciddi parametrik ve istatistiki çalışmalar gerektiriyor. Şu anda yapay zekayı kullanarak belirli alt parametreleri girmek suretiyle yaklaşık 45 saniyede en uygun kombinasyonlara ulaşabiliyoruz. Yapay zeka öğrenen bir mekanizma olduğu için parametre belirleme konusunda da proaktif olarak çalışıyor. Bu da doku uyumu çalışmaları ve çapraz nakil planlamalarında bize gerçekten önemli faydalar sağlıyor. 

BUZ DOLU KÜVET İÇİNDE BULUNAN BÖBREĞİ ÇALINMIŞ HASTA ŞEHİR EFSANELERİ DOĞRU MU?

 

Öncelikle şunu söylemeliyim, çıkan tek bir olumsuz ya da endişeye sevk edici haber organ bağışı oranını %5-10 arasında düşürüyor. Bahsettiğimiz zaten totalde çok kısıtlı bir alan, bu etkiler potansiyel bağış olanaklarına ciddi oranda ket vuruyor. Bu nedenle herkesin bu konuda çok duyarlı olması gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum.

Buz dolu küvet efsanesine gelirsek, bu yıllardır belirli aralıklarla gündeme gelen bir şehir efsanesi. Öncelikle ameliyat edilen bir hastayı ancak öldürmek isterseniz soğuğa koyarsınız. Yani opere edilmiş bir hastanın buz dolu bir ortamda bırakılması söz konusu olamaz. İkinci olarak, organ nakli derme çatma bir depoda ya da küvette ya da yan odada yapılabilecek bir operasyon değil. Canlıdan organ çıkartımı yapabilecek şu anda Türkiye’de maksimum 500 hekim var. Bunlar çok ciddi operasyonlar ve sonrasında düzenli surette kontrol gerektiren süreçler. O nedenle bu şehir efsanelerine itibar edilmemeli ve yayılmasına engel olunmalı. 

 


HAFIZALARA KAZINAN YILBAŞI GECESİ NAKİL OPERASYONU 

 

O akşam pek çok insan gibi ben de ailem ve sevdiklerimle güzel bir gece geçirmek için plan yapmıştım. Ancak akşam saatlerinde organ nakli bölge koordinasyon merkezinden Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi’nde bir beyin ölümü gerçekleştiği, hasta yakınlarının da organ bağışına izini verdiği öğrenince bambaşka bir planlama süreci başladı. Birçok tanıdığım akşam için alışveriş planları yapmak üzere telefonlaşırken, biz ekip arkadaşlarımla saat kaçta buluşacağız, operasyona ne zaman başlayacağız, hangi hastalar çıkacak organlar için uygun olacak planlarını yapmaya başlamıştık. Neredeyse orta çapta bir yeni yıl kutlaması yapabilecek sayıda bir ekip ile oradaydık. Saati gelip hastanede buluştuğumuzda bu işi benimsemenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördüm. Öncesinden da tanıdığım pek çok doktor arkadaşım hastanede hazır bir şekilde bekliyordu. Bir kişiden bile “Şu anda evimizde olacaktık, burada ne yapıyoruz?” lafını duyduğu hatırlamıyorum. Bu işle uğraşan herkesin sahip olduğu o heyecanlı ve garip bir şekilde “olumlu” ruh hali tüm ameliyathanede mevcuttu.  O gecenin en sıra dışı anlarından bir tanesi de acaba gece yarısı olmadan nakil işleminin yapabilir miyiz düşüncesi idi. Nitekim, yeni yıla girmek üzereyken kendi hastaneme böbrek ile varıp işlemi gerçekleştirdiğimi, 1 Ocak itibariyle da hastamı yeni böbreği ile yoğun bakıma teslim edip evime doğru yola çıktığımı hatırlıyorum.  Otomatik olarak da yeni yılın ilk organ naklini yapmış olmuştum. 

 

BU KOORDİNASYONU BİLMEK VE SİSTEMİN HASTA İÇİN GERÇEKTEN KONFORLU VE KONTROL ALTINDA OLDUĞUNU ÖĞRENMEK GERÇEKTEN UMUT VERİCİ. ANCAK ÜNİVERSİTE HASTANELERİNDE NAKİL VE HEKİM ORANININ %15’LERDE OLDUĞUNU BELİRTTİNİZ. BU HEKİM YETİŞTİRME KONUSUNDA BİR TEHDİT DEĞİL Mİ?

 

Aşağı yönelik eğitim konusunda bir tehdit var, eğitimin aşağı aktarılması şu an karşı karşıya olduğumuz en büyük sıkıntılardan bir tanesi. Bu genel olarak tüm branşlar için geçerli olsa da, özellikle organ nakli cerrahisi konusunda önemli bir konu başlığı diyebiliriz. 










 

Görüşlerinizi Paylaşın