Konuşamadıklarımız, Gebelik kayıplarının psikolojik etkisi
Dr. Özlem Aker
Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için gebelik kayıpları büyük bir travma kaynağı olmasına rağmen genelde tıbbi boyutları haricinde yeterince konuşulmayan ve hatta göz ardı edilen bir konu.
Özellikle eğitim düzeyi düşük toplumlarda çocuk sahibi olamamak , mahalle baskısıyla bir suç veya eksiklikmiş gibi görülüp, gündeme getirildiğinden, çiftler acılarını bastırmak eğilimine giriyorlar. Belki de birbirlerini suçlar hale geliyorlar. Kadın ve erkek her ikisi de büyük acılar çekiyorlar şüphesiz. Konunun dile getirilememesi, konuşulamaması ise çözümsüzlük sarmalını büyütüyor.
Ne yazık ki gelişmiş toplumlarda da durum pek farklı olmayabiliyor. Özellikle tıp alanında hakim bakış açısının büyük ölçüde ataerkil kodlar tarafından şekillendiği durumlarda , başta kadınlar olmak üzere çiftlerin tekrarlayıcı gebelik kayıplarında neler hissediyor olduğu göz ardı edilebiliyor. Dokuz kez gebelik kaybı yaşayan, ünlü aktris Sharon Stone’un sözleri bu durumu çok çarpıcı biçimde özetliyor: “Kadınlar kayıplarına destek , empati ve şefkat beklerken, genellikle tam tersine bu duruma gizli saklı ve bir başlarına, başarısız olma hissiyle katlanmak zorunda bırakılıyorlar”.

Gebelik kayıplarının; endokrinoloji, genetik , kadın doğum uzmanlıklarını ilgilendiren tıbbi boyutunun dışında çiftlere psikososyal destek sunulmasını da gerektiren hassas bir konu olmasından hareketle, kamuoyunun konunun hassasiyeti hakkında sürekli bilgilendirilmesi , kamuoyu farkındalığı yaratılması büyük önem taşıyor.
Bu bilgilendirmenin temel unsurları arasında çocuk sahibi olmanın ya da olmamanın bir tercih olduğu, herkesin çocuk sahibi olmayı tercih etmeyebileceği, çocuk sahibi olmak isteyen herkesin çocuk sahibi olamayabileceği ve çocuk sahibi olamamanın biyolojik temelli bir konu olup bir suç ya da eksiklik olmadığının anlatılması yer alıyor.
Kaynak: https://www.nbcnews.com/news/amp/rcna35182