HASTALIK X ve DİĞERLERİ
Uzm.Dr.Tutku Taşkınoğlu
Tıp okurken bizi hocalarımız “önce korumak ve korunmak’’ konusunda uyarırdı. Çünkü bir hastalığı önlemek, tedavi etmek ve onun olası uzun dönem etkileriyle mücadele etmekten daha kolaydır. Pandemide bunu daha net gördük değil mi? Eğer SARS-CoV-2, Çin’de ilk ortaya çıktığında yayılması önlenebilseydi belki de neredeyse 2 yılımızı alan COVID-19 savaşını yaşamayacaktık.
COVID-19 salgını dünyayı kasıp kavuran ilk salgın değildi ve sonuncusu da olmayacak. Bulaşıcı hastalıkların beklenmedik salgınları, tıbba güveni defalarca sarsmış ve tıp dünyasını şaşırtmıştır. Son aylarda, COVID-19'un birçok kişi için bir tehdit olmaktan çıkıp olağan hale gelmesiyle birlikte, yeni bir bulaşıcı hastalık salgını, H5N1 kuş gribi virüsü, ABD'deki süt inekleri ve kümes hayvanları arasında yayılıp az sayıda çiftçiyi enfekte etmesiyle manşetlere çıkmayı başardı.
Gizemli Salgın Haberleri
Kuş gribi vakaları endişe yaratmaya devam ederken, Eylül ayında Hindistan'da, Kasım’da Sudan ve Nijerya'da ve son olarak Aralık’ta Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde gizemli salgın haberleri aldık. Haberlere göre son salgın, yüze yakın insanı öldürdü. Kadınları ve çocukları daha fazla etkiledi. Bir gizemli salgın haberi yüksek ölüm oranları gösterdiğinde veya çocuklar gibi savunmasız grupları etkilediğinde daha da endişe verici oluyor. Epidemiyologlar ve bilim adamları hızla peşine düştüler ve tanımlamaya çalışıyorlar. Ne kadar erken tanımlanırsa o kadar hızlı durdurabiliriz.
Salgınlar her zaman hayatımızda, üstelik çoğu zaman "gizemli" uyarısıyla. Başlangıçta etkeni net olmayan "gizemli" salgınlarda mücadele ederken üç ana olasılığa göre hareket edilir.
-
İlk olasılık enfeksiyon etkeninin "bilinmeyen bir bilinen " olmasıdır. Bunlar endemik veya yaygın (kolera, sıtma ve grip gibi) hastalıkların alevlenmeleridir. Bu tür salgınlar tehlikeli ve kontrol edilmesi zor olabilse de tedavi ve mücadele için elimizde bir şans olabilir.
-
İkinci grup, farkında olduğumuz ancak nadir ve yeterince anlaşılmamış hastalıklar yani "bilinen bir bilinmeyen" dir. Bunlar Marburg virüsü, Orta Doğu Solunum Sendromu koronavirüsü (MERS-CoV) veya Nipah virüsü gibi patojenlerdir. Bu salgınlar, özellikle ölümcül veya tehlikeli oldukları için hızlı ve kararlı eylem gerektirir. Genellikle, bu kategorideki patojenler için aşı veya özel tedavi yoktur. Bunun yerine, salgın büyüdükçe daha da zorlaşan ve duruma ekstra aciliyet kazandıran temas takibi gibi önlemlerle kontrol altına alınmaları gerekir. Bu salgınların teşhisi genellikle daha uzun sürer çünkü numunelerin özel laboratuvarlara taşınması ve orada analiz edilmesi gerekir.
-
Son olarak da "Bilinmeyen bir bilinmeyen" dir; işte gerçek sorun bu gruptur. Bunlar yeni, beklenmedik veya çok önemli patojenlerin salgınlarıdır. Genellikle teşhis edilmesi çok uzun sürer, çünkü kapsamlı testler ve araştırmalar gerektirirler.
"Bilinmeyen bir bilinmeyen" : Hastalık X!
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), "Bilinmeyen bir bilinmeyen" patojenlerin neden olduğu hastalıkları, “Hastalık X” olarak adlandırır ve DSÖ'nün araştırma ve geliştirme açısından yüksek öncelikli gördüğü hastalıklar listesinde yer almaktadır.
Bazılarına kurgu gibi gelebilir, ancak “Hastalık X”, hazırlıklı olmamız gereken bir tehlikedir. DSÖ uzun zamandır; şu anda insan hastalığına neden olduğu bilinmeyen bir patojenin her an toplum sağlığını tehdit edebileceği konusunda uyarılarda bulunmaktadır.
İlk kez 2015’de insanda enfeksiyon yapan Zika bir “Hastalık X”’di, beş yıl önce ortaya çıkan "SARS-CoV-2 " kesinlikle bir "Hastalık X"ti, çünkü yeniydiler. DSÖ’ye göre “Hastalık X”'e neden olacak bir sonraki "patojen X", büyük olasılıkla zoonoz yapan bir RNA virüsü olacak ve sürekli bulaşma riskinin arttığı bir bölgede ortaya çıkacak. Bu noktada DSÖ daha endişe verici bir olasılığın da altını çiziyor; COVID-19 ve diğer yakın tarihli pandemilerin hepsi geleceğin “Hastalık X”’i yanında hafif kalacak.
DSÖ, zoonotik patojenlerin yakından izlenmesi gereken tehditler olmasının yanı sıra tasarlanmış bir pandemi patojeni olasılığını da vurguluyor. Bu tür patojenlerin laboratuvar kazaları veya biyoterörizm eylemi yoluyla serbest bırakılması, felaketle sonuçlanacak bir "“Hastalık X”" salgınına ve küresel bir felakete yol açabilir.
Hastalık X Durdurulabilir mi?
Tüm bu kasvetli ön görülere rağmen, “Hastalık X”'i durdurmak ve “Hastalık X”'in yayılmasını ve hasarını azaltmak için uygun ve önleyici bir şekilde hazırlanmak mümkün; araştırmacılar, klinisyenler ve bulaşıcı hastalık uzmanları, hastalığı zamanında araştırmak, kontrol altına almak ve ortadan kaldırmak için iş birliği içinde hareket etmelidir.
Epidemiyologlar, bir salgın olduğunda semptomların ve demografik kalıpların erken raporlarıyla hangi bilinmeyenin oyunda olduğuna dair tahminlerde bulunabilir, ancak patojeni doğrulamak için laboratuvar testleri gerekir. Bu süreç, salgının yerine, teşhis metotlarının varlığına ve hastalığın karmaşıklığına bağlı olarak günler, haftalar hatta aylar sürebilir. Her durumda, anahtar nokta sınırlı verilere dayanarak sonuç elde edilemeyeceğini bilmektir. Yaygın testler ve agresif temas takibi salgını etkili bir şekilde kontrol altına alabilir. Pandemi öncesinde ve sırasında gerekli olan tıbbi önlemlerin (teşhis, aşı ve laboratuvar çalışmaları gibi) geliştirilmesi, kullanılabilirliği ve onaylanmasını hızlandırmak için zamanında yatırımlar yapılmalıdır. Yeni bir virüsün olası sızmasını önlemek için virüs laboratuvarlarının aktif olarak gözetim altında tutulması gerekir.
Ortaya çıkan ve yeniden ortaya çıkan enfeksiyonlar dünya çapında önleme ve kontrol yöntemleri için bir tehdit oluşturmaya devam ederken, kötüleşen ekonomik koşullar, toplumsal huzursuzluk ve belirsiz uzun vadeli pandemi sonuçlarının bir araya gelmesi nedeniyle diğer bulaşıcı hastalıklar da insan sağlığını tehdit edebilir. Milyonlarca insan kronik hepatit, HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar gibi endemik hastalıklardan etkileniyor ve sağlık eşitsizlikleri nedeniyle durum her geçen gün daha da kötüleşiyor. Aşı reddi veya aşıya ulaşma zorlukları nedeniyle aşıyla önlenebilir hastalıkların yükü artıp salgınlara neden oluyor. Ayrıca gıda kaynaklı enfeksiyonlar da gıda saklama koşullarındaki tüm gelişmelere rağmen artıyor.
Bu sene sık gördüğümüz ve/veya endişelendiğimiz için 20’den fazla bulaşıcı hastalığı konuştuk ve konuşmaya devam ediyoruz; Kuş gribi, Rhinovirüs, parainfluenzalar, MPX, Hepatit A, Hepatit B, HIV/AIDS, Gonore gibi Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar, Kızamık, Boğmaca, Kuduz, Shigella, Tüberküloz, Batı Nil Virüsü, antibiyotiklere dirençli organizmalar, Ebola, Enterovirüs D68, Hantavirüs…
Ne Yapabiliriz?
Ve biliyoruz ki tüm bu enfeksiyonlardan korunmak için halk sağlığı önlemlerinin yanı sıra bize de düşen bazı görevler var;
-
Özellikle tuvaleti kullandıktan ve halka açık alanlardaki yüzeylere dokunduktan sonra, yemekten önce ve hapşırdıktan veya öksürdükten sonra ellerinizi sık sık yıkayın.
-
Ellerinizi yıkamadan gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza dokunmaktan kaçının.
-
Soğuk algınlığı veya diğer üst solunum yolu enfeksiyonları olan kişilerle yakın temastan kaçının.
-
Kendinizi hasta hissettiğinizde veya semptomlarınız olduğunda evde kalın.
-
Öksürürken veya hapşırırken ağzınızı ve burnunuzu bir mendille kapatın.
-
Cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanın.
-
Tavsiye edilen tüm aşılarınızı yaptırın.
-
Gereksiz antibiyotik kullanımından kaçının, antibiyotikleri yalnızca gerektiğinde kullanın.
-
İhtiyacınız varsa doğru antibiyotik kullanım kurallarına uyun (tam olarak reçete edildiği şekilde kullanın, başkasına reçete edilen antibiyotikleri almayın).
-
Gıda saklama ve güvenlik kurallarına uyun.