ALZHEIMER GÜNÜ, HASTALAR VE HASTA YAKINLARI İÇİN ALZHEIMER’IN İLK ALARM ZİLLERİ
İdil Seven
Bazılarının annesi kızını kendi annesi zannediyor, bazılarının babası çocuklarını artık tanımıyor. Hasta yakını olarak teşhisi ilk öğrendiğinizde aslında sizi ve sevdiklerinizi nelerin beklediğini pek de tahmin edemeden yaşadığınız ilk şok, kabullenme evresine gelene kadarki reddetme, çatışmalar ve isyan, kabullenme evresi ile birlikte ise yeni bir hayat düzenine mecburi geçişler ve sonrasında uzun bir yol..
Ben de lise, üniversite ve ilk gençlik yıllarımda Alzheimerlı anneannem ile 10 yılımı aynı evde geçirmiş bir hasta yakınıyım. Tüm bu duyguları ve tecrübeleri bir arada yaşamış bir birey olarak 21 Eylül Dünya Alzheimer Gününde hasta yakınlarına bir nebze ışık tutup fayda sağlayabilmek için Alzheimer Derneği Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aslı Demirtaş Tatlıdede ile çok önemli bir sohbet gerçekleştirdik.
Dünyada 57 milyon kişiyi etkileyen ve dünya çapında yükselişte olan bir hastalık olan Alzheimer’ı Dünya Sağlık Örgütü küresel bir halk sağlığı sorunu olarak nitelendiriyor. Unutulmamalı ki, Alzheimer sadece hastaların değil, hasta yakınlarının da hastalığı ve her an kapımızı çalabilir.
PROF. DR. ASLI DEMİRTAŞ TATLIDEDE KİMDİR?

Prof. Dr. Aslı Demirtaş Tatlıdede tıp eğitimini Hacettepe Üniversitesi İngilizce Tıp Fakültesi’nde tamamladı. Nöroloji uzmanlık eğitimine Şişli Etfal Hastanesi’nde başlayan Dr. Tatlıdede 2003 ve 2005 yıllarında Boston’da Harvard Medical School Davranış Nörolojisi ve Noninvazif Beyin Uyarımı birimlerinde misafir araştırmacı olarak bulundu. 2006 yılında tamamladığı uzmanlık eğitimi sonrasında Tübitak bursu ile 2006-2009 yılları arasında Boston Harvard Medical School Beth Israel Hastanesi davranış nörolojisi biriminde noninvazif beyin uyarım teknikleri üzerine üst ihtisas yaptı. Dr. Tatlıdede bu dönemde yaptığı çalışmalarla Amerikan Nöropsikiyatri Derneği tarafından Genç Araştırmacı ödülüne layık görüldü. 2012-2018 yılları arasında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Davranış Nörolojisi ve Hareket Bozuklukları biriminde çalıştı ve bu alanlarda üst ihtisas yaptı. Aynı dönemde İstanbul Üniversitesi DETAE’de Nörobilim Doktorasını tamamladı.

2013 yılında Doçentlik ve 2019 yılında Profesörlük ünvanını alan Dr. Tatlıdede, Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi ve anabilim dalı başkanıdır. Klinik pratiğinde demans, davranış nörolojisi, hareket bozuklukları ve noninvazif beyin uyarımının nöropsikiyatrik uygulamaları üzerine uzmanlaşan Dr. Tatlıdede Fransız Lape Hastanesi’nde Geronöropsikiyatri ve TMS Klinik Tedavi ve Araştırmaları Direktörü olarak görev yapmaktadır. Dr. Aslı Demirtaş Tatlıdede Türkiye Alzheimer Derneği Marmara Şubesi kurucu üyesi ve yönetim kurulu başkanıdır.

HALK ARASINDA YAŞLA BİRLİKTE GELEN “BUNAMA” OLARAK BİLİNEN UNUTKANLIK, BUGÜNKÜ HAYATIMIZDA DEMANS OLARAK ADLANDIRILIYOR. DEMANS, “BUNAMA” OLARAK ADLANDIRILAN DURUMUN LATİNCE TIBBİ ADI.
Demans ilerleyici bilişsel bozulma ile giden, beyinde hatırlama, konuşma, algılama, muhakeme, problem çözme gibi birden fazla bilişsel faaliyeti etkileyen ve hastanın günlük yaşam aktivitelerini sürdürmesine engel olan bir grup hastalığa verilen kapsayıcı bir şemsiye isim. Demans hastalarında zihinsel faaliyetler zamanla düşüş gösterir, hastalar zihinsel kabiliyetlerini eskisi gibi kullanamazlar, bu nedenle evde ve işte günlük yaşamlarını sürdürmede güçlük yaşarlar.
ALZHEIMER VE DEMANSIN FARKI NEDİR?
Beyinde demansa yol açan birçok hastalık var. Alzheimer hastalığı bu hastalıklar içinde en sık görülen tip ve tüm demansların yaklaşık %60-70'ini oluşturuyor. Yani demans tanımı Alzheimer hastalığını da kapsıyor ancak spesifik bir tanı değil, bunamaya yol açan Alzheimer'dan başka birçok farklı hastalık da var. Bunlara vasküler demans, frontotemporal demans, lewy cisimcikli demans, parkinson hastalığı demansı, vitamin/hormon eksikliklerine bağlı demans gibi birçok örnek verebiliriz, bu aslında çok uzun bir liste ve her demansın belirtileri farklı. Mesela, Alzheimer hastalığının ilk ve en önemli belirtisi unutkanlık ancak bütün demanslar unutkanlıkla başlamaz.
ALZHEIMER HASTALIĞI TİPİK OLARAK UNUTKANLIK İLE BAŞLAYAN, ZİHİNSEL AKTİVİTELERİN SÜRDÜRÜLMESİ KONUSUNDA CİDDİ ZORLUKLAR ÇIKARAN VE KİŞİNİN GÜNLÜK YAŞAM AKTİVİTELERİNİ SÜRDÜRMESİNE ENGEL OLAN İLERLEYİCİ BİR DEMANS TÜRÜDÜR.
Beyinde normal şartlarda metabolize edilebilen amiloid isimli proteinin yanlış metabolizma sonucu beyinde birikmesinden kaynaklanır. Bu birikim hastalığın ortaya çıkmasından 20-30 yıl önce başlar ancak hemen klinik bulguya yol açmaz ve hastalığın kliniği ile örtüşmez. Amiloid birikiminden yıllar sonra beyinde Tau proteini adındaki proteinleri içeren nörofibriler yumaklar ortaya çıkar, bu süreçte bellek ile ilgili beyin bölgelerinde hücre ölümü gerçekleşir ve hastalıkla ilgili klinik bulgular da o zaman kendini göstermeye başlar. Yani Alzheimer hastalığında hastalık belirtileri ortaya çıktığında aslında beyinde süreç epeyce ilerlemiş durumdadır.
ALZHEIMER’IN İLK ALARM ZİLLERİ
Alzheimer sinsi bir unutkanlıkla başlar, yıllar içinde yavaş yavaş ortaya çıkar ve ilerler. Kişi özellikle yakın zamanda olan olayları hafızaya kayıt etmekte güçlük yaşar, kendisine yakın zamanda söylenen şeyleri unutur, aynı soruları tekrar tekrar sorar, anlattığı konuları tekrar anlatabilir. Hasta eskileri çok iyi hatırladığı için hasta yakınları başta yanılabilir, Alzheimer hastaları eskileri gayet iyi hatırlarken özellikle yeni olayları unutur. Kelime bulma güçlükleri, eşyalarını nereye koyduklarını unutma, zamanı karıştırma ve randevuları unutma gibi sorunlar sıktır. Yeni bilgi ve becerileri öğrenmek zorlaşır, karmaşık aktiviteler sürdürülemez, araç kullanmada zorluklar başlayabilir. Hasta iş ya da sosyal aktivitelerden geri çekilmeye başlayabilir, problem çözme ve planlama yapmak güçleşir, kafası karışık, etrafa karşı daha ilgisiz, aldırmaz görünebilir. Depresyon, endişede artış, huy ve davranış değişiklikleri görülebilir.
TEŞHİS İÇİN İLK OLARAK UZMAN BİR HEKİME BAŞVURMALI, BUNLAR NÖROLOJİ, PSİKİYATRİ YA DA GERİATRİ HEKİMLERİ OLABİLİR.
Öncelikle hasta yakınlarının vereceği öykü bizim için çok önemli. Unutkanlık hastanın ilk klinik bulgusu mu, nasıl bir unutkanlık, davranışsal bulgular eşlik ediyor mu, unutkanlık hastanın gündelik yaşamında aksamaya neden oluyor mu gibi noktaları detaylı olarak konuşuyoruz. Daha sonra hastayı hem nörolojik muayene ile klinik olarak, hem de nöropsikolojik değerlendirme dediğimiz, kişinin zihinsel işlevini değerlendiren standart testlerle değerlendiriyoruz. Bu testlerle Alzheimer hastalığının en erken bulguları başlamış mı, hastada bir kayıt kusuru var mı bunu söyleyebiliyoruz. Unutkanlığa sebep olabilecek sistemik metabolik sorunların bir kısmını laboratuvar incelemeleri ile dışlıyoruz. Beyin görüntüleme incelemeleri (sıklıkla beyin MR) ile beyinde hücre kaybı olan kısımları inceliyoruz ve beynin durumunu hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Bu testleri birlikte yorumlamak ve gerekliyse izlem sırasında tekrar etmek bize hastalık konusunda daha çok bilgi sağlıyor. Bazı atipik olgularda ya da genç başlangıçlı hastalarda beyin metabolizmasındaki değişiklikleri beyin FDG-PET gibi nükleer tıp görüntülemeleriyle kontrol edebiliyoruz. En kesin tanı lomber ponksiyon dediğimiz yöntemle hastanın belinden su alarak veya amiloid PET dediğimiz nükleer tıp görüntülemesiyle beyinde amiloid proteininin birikip birikmediğini kontrol ederek konuluyor, bu testler oldukça hassas ve hastalığın erken dönemlerinden itibaren bize güvenilir bulgu sağlıyorlar.
ALZHEIMER İÇİN RİSK YAŞ GRUBU NEDİR? BİZİ RİSK GRUBUNA SOKAN YAŞTAN BAŞKA FAKTÖRLER DE VAR MI?
Alzheimer tipik olarak ileri yaş hastalığıdır, hastalığın gelişmesinde en önemli risk faktörü yaştır. 65 yaşında %5 civarında olan Alzheimer hastalığı sıklığı, ilerleyen yaşla birlikte hızlı bir artış gösterir ve 94 yaşında ulaşıldığında sıklık %40'lara ulaşır.
Diğer değiştirilemeyen ana risk faktörleri arasında genetik yatkınlık, kadın cinsiyet ve geçirilmiş kafa travması sayılabilir. Kalp damar sağlığı için önemli olduğunu bildiğimiz yüksek tansiyon, kolesterol, diabet, sigara, ağır alkol kullanımı gibi risk faktörleri beyin sağlığı için de geçerlidir. Düşük eğitim seviyesi, düşük sosyoekonomik durum, kronik stres ve uzamış depresyon da Alzheimer riskini arttırmaktadır.
ALZHEIMER İLERLEYİCİ BİR HASTALIK. HASTALIĞIN ERKEN, ORTA VE İLERİ EVRELERİ FARKLI SEYİRLER GÖSTERİYOR. SÜREÇ, HASTAYA VE HASTA YAKINLARINA TEŞHİSİN HEKİM TARAFINDAN SÖYLENMESİ İLE BAŞLIYOR. BU SÜREÇTE İDEAL HEKİM-HASTA İLİŞKİSİ ÖNEMLİ.
Bu süreç hem hasta hem de hasta yakını için iyi yönetilmesi gereken çok kritik ve hassas bir süreç. Hastalar unutkanlık veya onları zorlayan başka belirtiler yaşıyorlar ve bunun nedenini bilmek istiyorlar. Erken evredeyse durumu hastaya anlayabileceği terimler kullanarak öncelikle beyninde fonksiyonu bozulan ya da normalden az çalışan kısımlardan bahsederek belirtilerin neden ortaya çıktığını anlatmaya çalışıyoruz. Ne sorunumuz var, bu konuda neler yapabiliriz, hastalığı nasıl yavaşlatabiliriz kısımlarına odaklanıyoruz. Belirtileri için mevcut tıbbi tedavi seçenekleri, günlük yaşantımızda neler yapabiliriz, neleri değiştirmeliyiz konularını konuşuyoruz.
Duygusal açıdan aşırı sıkıntılı olan, tanıyı duyduğunda çok içine kapanabilecek ve negatif etkilenecek hastalarda durumu çok daha yavaş ve temkinli bir şekilde anlatmak gerekiyor, bazen hasta yakınları kendisi söylemek isteyebiliyor, bu gibi hastalarda daha çok hasta yakınlarıyla konuşmayı tercih edebiliyoruz. Orta evre hastalarda durum biraz daha farklı. Hastalar pek çok şeyi tam olarak anlayamayacakları bir evrede oluyorlar. Bu evrede daha çok hasta yakınlarıyla konuşup hastaya nasıl yaklaşmalıyız, yararlanabilecekleri hizmetler ve destek programları nelerdir gibi konuları konuşuyoruz.
TEŞHİSİ ERKEN ÖĞRENMENİN BİRÇOK FAYDASI VAR.
Teşhis sonrasında hastaya uygun tıbbi ve sosyal yardımın sağlanması hem hastanın hem de hasta yakınının yaşam kalitesini önemli ölçüde artıyor, ileriye dönük yasal ve mali planlamaları yapmak mümkün oluyor.
ERKEN VE ORTA EVREDE HASTA YAKINLARINI BAZI ZORLUKLAR VE RİSKLER BEKLİYOR.
Hastalığın erken döneminde günlük hayatta önemli aksamalar olsa da hastalar büyük ölçüde fonksiyonelliğini korur, pek çok işlerini kendi halleder, özbakımlarını aksatmazlar.
Hastalık orta evreye ilerledikçe öğrenilmiş beceriler yitirilir, hasta özbakım için de desteğe ihtiyaç duymaya başlar, idrar ve uyku bozulur. Anlama güçlükleri başlar, ifade yoksullaşır, iletişim daha güçtür. Davranışsal problemler artar, depresyon, hayal görme, paranoya, inatçılık, sinirlilik, peşinden ayrılmama ya da aşırı içe kapanma gibi bulgular görülebilir, bu belirtiler herkeste farklı şekilde ortaya çıkabilir. O nedenle hastalığın orta evresinde hasta yakınının yükü önemli ölçüde artar. Süreç hastadan hastaya değişiklik gösterse de hastalığı tanımak, gidişatla ilgili bilgi sahibi olmak, hastaya hangi evrede nasıl davranacağını öğrenmek ve hasta bakımı konusunda bilgilenmek hasta yakını açısından çok önemlidir.
BAZI HASTALAR ÖZELLİKLE ORTA-İLERİ EVREDE ÇOK HAREKETLİ, KONUŞKAN VE AGRESİF OLABİLİYORLAR. BU DA HASTA YAKINLARI İÇİN ZOR BİR DÖNEME İŞARET EDİYOR.
Orta evre hastalarda huzursuzluk, yerinde duramama, ajitasyon gibi zorlayıcı belirtiler görülebilir. Hastanın bu belirtileri son günlerde ani bir şekilde ortaya çıktıysa ve bir günden uzun sürüyorsa öncelikle doktoruyla görüşüp tıbbi bir durumu ekarte etmek gerekir çünkü enfeksiyonlar, tuz ya da şeker düzeyindeki dengesizlik ya da yeni başlanan bir ilaç gibi bazı tıbbi değişiklikler bu tip bulgularla kendini gösterebilir. Eğer böyle bir sorun yoksa dikkatli bir gözlemle davranış sorunlarının nerede, hangi durumlarda ortaya çıktığını, ortamda onu tetikleyen bir faktör olup olmadığına bakmak ve altta yatan nedenleri anlamaya çalışmak gereklidir. Hastamızı rahatlatabilecek bazı aktiviteler (sevdiği müzikleri açmak, birlikte sevdiği şarkıları söylemek, yürüyüşe çıkarıp hava almasını sağlamak, güzel anıları olan eski resimlere bakmak gibi) işe yarayabilir. Bunlardan fayda alamıyorsak hastamızın doktoruyla görüşmeliyiz, bu belirtilere yönelik ilaç tedavisi başlanması gerekebilir.

BESLENME HASTALIĞI HEM ÖNLEME HEM DE GECİKTİRMEDE ROL OYNAYAN ÇOK ÖNEMLİ VE DEĞİŞTİRİLEBİLİR BİR RİSK FAKTÖRÜ OLARAK GÖRÜLÜYOR.
Sağlıklı beslenmenin önemini ve beyin bağırsak ilişkisinin sandığımızdan çok daha önemli olduğunu artık biliyoruz.
AŞIRI İŞLENMİŞ, PAKETLİ GIDALAR DEMANS RİSKİNİ ARTTIRIYOR!
Meşrubat, cips ve bisküvi tüketimi çok olan kişiler, az tüketen kişilere göre daha fazla risk taşıyor. Kızartma, doymuş yağ, fast food ve şekeri sınırlayan MIND diyeti ile de riskin %53 oranında azaltıldığı bildirildi. Bu grupta bilimsel bulgularla etkisi en çok gösterilen diyet Akdeniz diyeti, yüksek miktarda zeytinyağı, meyve, kuruyemiş, sebze, tam tahıl, balık ve kümes hayvanı içeren bir diyet. Bu diyette kırmızı et, süt ürünleri, işlenmiş gıdalar ve tatlılar düşük miktarda tüketiliyor. Bu gıdaları doğru ölçüde vermek de önemli, hasta az ya da çok beslenmemeli, yaşlılıkta metabolizma hızı düştüğü için kilo almak kolaylaşır ve fazla kilo metabolik hastalıkların tetiklenmesine neden olabilir. Günlük olarak yeterli sıvı alımına dikkat etmek ve kabızlığın önlenmesi diğer önemli noktalar.

ALZHEIMER TEŞHİSİ AÇISINDAN YAKINDA GÜZEL GELİŞMELER GÖRECEĞİZ.
Hastalığın teşhisi için beyin omurilik sıvısında hastalıkla ilişkili bazı proteinlerin seviyesine bakmanın tanıda en güvenilir yöntem olduğundan bahsetmiştim. Bu tetkik güvenilir sonuç verse de lomber ponksiyon dediğimiz belden su alma yöntemi kan alma kadar pratik bir işlem değil.
SON DÖNEMDE ALZHEIMER HASTALIĞI TANISI İÇİN BAZI KAN BİYOBELİRTEÇLERİ GELİŞİM AŞAMASINI GEÇİP YURT DIŞINDA GÜNLÜK KULLANIMA GİRDİ. YAKIN ZAMANDA ÜLKEMİZDE DE KAN ALMA YOLUYLA ALZHEIMER TANISI KOYMANIN MÜMKÜN OLABİLECEĞİNİ SÖYLEYEBİLİRİZ. Alzheimer hastalığı tedavisi açısından da son 2 yıl içinde oldukça önemli gelişmeler yaşandı, Amerikan Sağlık ve İlaç Dairesi (FDA), lecanemab ve donanemab adında iki yeni Alzheimer ilacı için tam onay verdi.
Uzun yıllardır tedavi için elimizde Alzheimer için olumlu sonuçlanan yeni bir molekül yoktu, en son ilacımız onayını 2003 yılında almıştı. Yeni onay alan bu ilaçlar aşı formunda ve içindeki monoklonal antikor dediğimiz moleküller Alzheimer'da beyinde biriken amiloid isimli proteinleri temizliyorlar. Önemli olarak, bu ilaçlar erken dönemdeki hastalarda hastalığın %30-35 yavaşlamasını sağlıyor gibi görünüyor. İlaçların önemli yan etkileri de mevcut, beyinde kanama ya da ödem gibi ciddi sorunlar yapabiliyorlar. Şu anda ilacın uzun vadeli etkilerinin ne kadar sürdüğü araştırılıyor. Her iki ilaç da oldukça yüksek maliyetli ve henüz ülkemizde mevcut değil. Bu nedenle hem tanı, hem de hastalıkla mücadelede önemli yol aldığımız ve umutlarımızı arttıran yeni bir döneme girdiğimizi söyleyebiliriz.
BU BİR BAKIMA HASTA YAKINLARININ DA HASTALIĞI
Hastanın tamamen bakıma muhtaç bir hale gelene kadarki süreç, aslında hasta yakınları için en zorlu dönem oluyor. Öncelikle hastalıkla ilgili mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olmak ve bu sürecin yıllar süren bir uzun mesafe koşusu olduğunu anlamak gerekiyor.
BU SÜREÇ HASTA YAKINLARI İÇİN ÇOK TÜKETİCİ OLABİLİYOR, HASTA YAKINLARI EN BAŞLARDA DİĞER AİLE ÜYELERİ VEYA ARKADAŞLARINDAN YARDIM ALMAYI GENELLİKLE İSTEMİYORLAR ANCAK BU DURUM UZUN YILLAR TEK BAŞINA SÜRDÜRÜLEBİLECEK BİR SÜREÇ DEĞİL.

Hasta yakınlarının gerektiğinde destek almaktan çekinmemeleri önemli. Hasta yakınlarımıza kendi sınırlarını belirlemelerini ve yapabilecekleri açısından gerçekçi hedefler koymalarını öneriyoruz. Sosyal hayatları eskiye göre çok kısıtlansa da kendilerine de mutlaka zaman ayırmaları gerektiğini, arkadaşlarıyla keyif aldığı aktiviteleri yapmaya devam etmeleri gerektiğini vurguluyoruz. Bu süreçte stresle baş etmek için egzersiz yapmak, nefes egzersizleri ve gevşeme tekniklerini öğrenmeleri faydalı olabiliyor. Uzun süreli uykusuzluk, dinlenememe, beden yorgunluğu gibi zorluklar sağlık sorunlarına yol açabileceğinden, hastaları kadar kendi uyku ve beslenme miktarlarına da dikkat etmeliler. Zamanla bakımverende tükenmişlik sendromu ve ciddi depresyon bulguları ortaya çıkabiliyor. Bu durumda mutlaka bir psikiyatriste başvurarak yardım alma, gerekliyse psikoterapi veya ilaç kullanımı da çok önemli, hasta yakını fiziken ve ruhen ne kadar sağlam olursa hastasına o kadar yardımcı olabilir.
HASTA YAKINLARI HEKİMLERE EN ÇOK İKİ SORU SORUYOR: “BEN DE ALZHEIMER OLUR MUYUM?” VE “BU ZORLU SÜREÇTE HASTA YAKINI OLARAK RUH SAĞLIĞIMI NASIL KORURUM?”
ALZHEIMER’DA GENETİK RİSK FAKTÖRÜ
Alzheimer hastalığı genetik faktörlerin rol oynadığı bir hastalık. Ancak ailesel kalıtımla geçen ve doğrudan hastalığa yol açan genler Alzheimer hastalarının toplamda %1 gibi küçük bir kısmını oluşturuyor. Özellikle 60 yaş öncesinde başlayan erken başlangıçlı Alzheimer hastalığında genetik daha büyük bir etken, bu nedenle ailenizde erken başlangıçlı Alzheimer hastalığı olan bir birey varsa bu mutasyonu taşıma ihtimaliniz biraz daha yüksek olabilir. Ancak bu grubun da sadece %10'unda hastalığa doğrudan yol açan gen saptanır, o nedenle genetik riskin yine de oldukça az olduğunu söyleyebiliriz. Hastalığın daha ileri yaşlarda, yani 65 yaş üzerinde, başladığı durumlarda risk genleri yani yatkınlık genleri daha çok önem taşır. Risk genleri Alzheimer riskini bir miktar arttırmakla birlikte kesinlik göstermezler yani mutlaka hasta olacaksınız anlamına gelmezler. Değiştirilebilir risk faktörlerinin azaltılması ve yaşam tarzında düzenlemelerle hastalık riskini azaltmak mümkündür.
ALZHEIMER’A KARŞI HANGİ ÖNLEMLER ALINABİLİR?
Lancet demans önleme komisyonu bu yıl yayınladığı son makalesinde 14 risk faktöründe yapılacak değişikliklerle demans riskinin yaklaşık %45 oranında azaltılabileceğini bildirdi. Bu çok önemli bir oran. Öncelikle damarsal risk faktörlerimizi kontrol altına almamız önemli, bunlar diabet, hipertansiyon, artmış kolesterol (LDL), sigara ve aşırı alkol kullanımı. Orta yaşta obeziteyi azaltmak ve sık egzersiz yapmak (haftada 150 dk) öneriliyor. Kafa travmalarını mümkün olduğunca önlemeliyiz. Duyma ve görme kaybını tedavi ederek beyine uyarı akışını açık tutmalıyız. Sosyal olarak izole olmamak, kaliteli sosyalleşmeyi arttırmak, depresyondaysak mutlaka tedavi etmek gerekiyor. Temiz havada yaşamak da önemli, kirli havada bazı maddeler beynimizde yangı dediğimiz mikrobik olmayan iltihabi bir reaksiyona sebep oluyor. Bir diğer önemli konu da eğitim. Eğitim süresi arttıkça hastalığın gelişme riski azalıyor. Yüksek eğitim sonrasında yetişkinlik döneminde de eğitime devam etmek (örn. yetişkin eğitim sınıfları), zihinsel olarak zorlayıcı aktiviteler yapmak, yeni bir dil/enstrüman öğrenmeye çalışmak hastalık riskini uzun vadede daha da azaltıyor. Beynimize yaptığımız bu yatırımlar hastalıkla daha iyi başa çıkma kapasitesini artırıyor ve zihinsel işlevleri koruyor. Bütün bu faktörlerin yanında hem beynimizde biriken proteinlerin temizlenmesi hem de bilgi ve deneyimlerin uzun süreli hafızaya kayıt edilmesi için yeterli ve kaliteli uykunun da çok değerli olduğunu söylemeliyiz.
Türkiye Alzheimer Derneği 1997 yılında kurulmuş bir sivil toplum örgütü. Merkezi İstanbul’da olan dernek, Kadıköy, Marmara, Ankara, İzmir, Mersin, Eskişehir, Denizli, Samsun, Kayseri, Bursa, Karabük, Konya, Adana, Manisa, Van, Fethiye, Bodrum, Antalya ve KKTC de olmak üzere Türkiye genelinde 20 şubeyle hizmet veriyor. Dernek çalışmalarında halkımızın Alzheimer hastalığı konusunda bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi, hastalıktan korunma ve bakım olanaklarının arttırılması, Alzheimer hasta ve yakınlarına psikolojik ve sosyal destek vererek yaşam kalitelerinin arttırılması konularına öncelik veriyor.
ALZHEIMER DERNEĞİ HASTA VE HASTA YAKINLARI İÇİN ÇALIŞIYOR!

Dernek merkezi ve şubeler olarak hasta yakınlarımızın ruh sağlığını desteklemek amacıyla psikolojik destek ve dayanışma toplantıları düzenliyoruz. Örneğin, bu yıl benim başkanlığını yürüttüğüm Marmara şubesi olarak İstanbul'da farklı belediyelerle iletişime geçtik ve Zeytinburnu, Beşiktaş gibi farklı semtlerde yüzyüze hasta yakını destek programları gerçekleştirdik. YK üyemiz Dr. Öğr. Üyesi Pınar Uysal Cantürk'ün gerçekleştirdiği bu etkinliklerle İstanbul'da farklı bölgelerde daha geniş bir kesime psikolojik destek ulaştırmaya çalıştık. Yine Kadıköy şubemizin de Anadolu yakasında gerçekleştirdiği hasta yakını destek programları var, her şube kendi imkanları doğrultusunda hasta yakınlarına destek sağlamaya çalışıyor.

HASTA BAKIMINDAKİ TEMEL HEDEFLERİMİZDEN BİRİ MÜMKÜN OLDUĞUNCA HASTALARI SOSYAL HAYATIN İÇİNDE TUTMAK VE HASTA BAKIMINDAKİ YÜKÜ AZALTARAK HASTA YAKINLARININ TÜKENMİŞLİĞİNİ ENGELLEMEK.
Hastaların kaliteli zaman geçirmelerini sağlamak amacıyla kurulan gündüz yaşam evlerimizde hasta yakınlarımız bakım konusunda danışmanlık alırken diğer hasta yakınları ile dayanışma kuruyorlar ve hastaları bakım alırken biraz nefes alarak sosyalleşme fırsatı buluyorlar. Yatağa bağımlı olan ileri seviye Alzheimer hastalarının evde bakımı oldukça ağır bir iş olduğundan hastalarımızın iyi bakım alması ve hasta yakınlarımızın fiziksel sağlığını korumaları için bu evlere ücretsiz eğitimli hemşire ziyaretleri sağlıyoruz ve onlara bakım eğitim veriyoruz. Bunun yanında, derneğimiz bütün şubeleriyle Türkiye genelinde aile yakınlarına sosyal destek hizmeti sağlıyor, tüm hasta yakınları ve aile yakınları bu konuda derneğimize başvurabilir.
HEM MERKEZİMİZ HEM DE TÜRKİYE GENELİNDE ŞUBELERİMİZ KENDİ İMKANLARI VE BÖLGEDEKİ TALEP DOĞRULTUSUNDA HASTA YAKINLARINA ÖZEL FARKLI FAALİYETLER GERÇEKLEŞTİRİYORLAR.
Biz Marmara şubesi olarak iki yıldır hasta yakınlarımız için Fransız Lape Hastane'sinde farklı atölyeler gerçekleştiriyoruz. Ayda bir düzenlediğimiz müzik terapi, ritm atöyesi, yin yoga atölyesi, seramik atölyesi, bilişsel fitness atölyesi, sanat terapi atölyesi, mindfulness atölyesi, nefes terapisi gibi atölyelerimizle hasta yakınlarımızın iyi zaman geçirmesini ve rahatlamasını hedefliyoruz. Şu ana kadar geri dönüşler çok olumlu, pek çok hasta yakınımız ayrı ayrı zamanlarda bu atölyelerin hayatlarını ne kadar güzelleştirdiğinden bahsettiler. Bunları duymak ve hasta yakınlarımızın hayatlarında fark yaratmak bizlere de çok iyi geliyor. Gönüllü olarak bize zaman ayıran ve bu atölyelerin gerçekleştirilmesini mümkün kılan sevgili eğitmenlerimize minnettarız.
DERNEĞİMİZİN HASTA YAKINLARI İÇİN YAYINLADIĞI “36 SAATLİK GÜN” BAŞTA OLMAK ÜZERE BAZI BİLGİLENDİRİCİ VE DESTEKLEYİCİ KİTAPLAR VAR.
Hasta yakınlarımız bu kitaplara derneğimizin websitesi aracılığıyla erişebilirler, alzdernek@alzheimerdernegi.org.tr adresine e-posta göndererek bilgi alabilirler. Kitaplarımızdan özellikle '36 Saatlik Gün', 'Alzheimer Hastalığı Bakım El Kitabı' ve 'Alzheimer Hastası ile Yaşamak' tüm evredeki hasta yakınlarımıza hastalık hakkında bilgi sahibi olma ve hasta bakımı konusunda destek olacaktır.
DEPREM BÖLGESİNDE GÖREV YAPAN HEKİM, HEMŞİRE, PSİKOLOG VE BESLENME UZMANLARINA AFET BÖLGESİNDEKİ ALZHEIMER HASTALARININ BAKIMI İÇİN YÜZ YÜZE EĞİTİMLER VERİYORUZ.
Büyük şehirlerde olmayan, derneğe ve destek hizmetlerine erişimi kolay olmayan hasta yakınlarına da ulaşmak için çalışıyoruz. Derneğimizin şu anda 20 şubesi var, şubemizin olmadığı uzak illere hibe programları kapsamında giderek yüz yüze eğitim ve destek vermeye çalışıyoruz. Yakın zamanda Erzincan, Diyarbakır, Şanlıurfa, Artvin, Tunceli’de yüz yüze eğitimler verdik.
ÇEVİRİMİÇİ DESTEK İMKANLARI AÇISINDAN HASTA YAKINLARIMIZ WEB SAYFAMIZDAN PEK ÇOK DETAYLI BİLGİYE VE ALANINDA UZMAN HOCALARIMIZIN EN SIK SORULAN SORULARI CEVAPLADIĞI KISA VİDEO KAYITLARINA ULAŞABİLİRLER.

Yeni faaliyete geçen “ALZHEIMER KAMPÜS” adlı projemizle hasta yakınlarımıza 360 saatlik ücretsiz ve çevrimiçi hasta bakımı eğitimi olanağı sunuyoruz, yaşlılık süreçleri, saldırgan hastayla başa çıkma, evde ilk yardım ve bakımverenin kendi öz bakımı gibi konularda kapsamlı bilgi sağlıyoruz. Bu eğitim de coğrafi zorluklar nedeni bilgiye erişimde zorluk yaşayan hasta yakınlarımız için faydalı olacaktır.
Bunların yanında her şubemiz de kendi özelinde faaliyetlerini sürdürüyor. Örneğin, biz Marmara şubesi olarak yüzyüze desteğe erişimi olmayan hasta yakınlarımız için iki senedir uzman psikologumuz Simay Bayatlı ile çevirimiçi bir hasta yakını destek programı yürütüyoruz. Program tüm illerden katılıma açık, oldukça ilgi görüyor ve çok güzel dönüşler alıyoruz. Çevirimiçi alanda mesafelerin ortadan kalktığının en güzel örneği sevgili Simay hocamızın bu program için bize Dubai'den destek veriyor olması.
BİLGİNİN DAHA ÇOK KİŞİYE ULAŞMASI İÇİN HER YAŞ VE HER MESLEK GRUBUNDAN GÖNÜLLÜLERİN YARDIMINA ÇOK İHTİYACIMIZ VAR.
Daha çok kişinin bilinçlenmesi hem korunma hem de hastalığın erken tanısı açısından çok önemli, gönüllülerimiz Alzheimer hastalığı konusundaki farkındalığı artırmak ve bilginin daha çok kişiye ulaşması için çabalarımıza destek verebilirler.

Özellikle, (1) Alzheimer'ın yaşlılığın doğal bir sonucu değil bir hastalık olduğunu, (2) tam iyileştirici bir tedavisi olmasa da hastanın hayat kalitesini arttıracak tedaviler bulunduğunu ve hekime başvurmak gerektiğini, (3) hasta yakınının hastaya nasıl yaklaşması ve nasıl iletişim kurulacağını öğrenmesiyle birlikte daha güzel zaman geçirebileceklerini ve (4) orta yaşlardan itibaren alınacak önlem ve yaşam tarzı değişikliklerinin hastalığın ortaya çıkmasını engelleme veya erteleme imkanı sunduğu, bilgilerini yaygınlaştırmak çok önemli.
Gönüllülerimiz dilerlerse etkinlikler düzenleyebilir, düzenlediğimiz etkinliklerin organizasyonunda görev alabilir ve katılımı artırmak için faaliyet gösterebilirler. İlgilenen gönüllülerimiz daha detaylı bilgi için derneğimizle iletişime geçebilirler.