X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Bu yıl Cumhuriyet’in 97. yılını kutlayacağız.

Bu yıl Cumhuriyet’in 97. yılını kutlayacağız.

Aslında Cumhuriyet’in temeli 23 Nisan 1920’de atılmış, TBMM’nin kararı ile resmileştirilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma ve çöküşünü yaşayan ve bu çöküşün nedenlerini de anlayan Atatürk,  yeni Türk devletinin gücünün saraylarda değil, halkın elinde olması gerektiğini görmüştür.

Cumhuriyet’in en tanımlayıcı özelliği egemenliğin “kayıtsız şartsız ulusundur” ilkesine dayandırılmasıdır. Bu en basit tanımı ile “demokrasi” demektir. Halkın iradesi demektir.

Atatürk, hedef olarak belirlediği çağdaş dünyaya ulaşılmasının ancak demokratik, laik, hukuk devletinin gereklerini yerine getirmekle olanaklı olduğunu biliyordu.  Gerçek çağdaşlık düzeyine ancak demokrasi ile ulaşılabileceğinin bilincindeydi. Türkiye’ye demokrasiyi getirememiş olmasının acılarını yaşıyordu. Bu konuda başlatılan girişimler onun döneminde başarılı olamadı.

Cumhuriyet, teoride ve uygulamada demokrasi ile birlikte anılmaktadır. Ancak Cumhuriyet’in tek başına var olması, demokrasi olduğu anlamına gelmez. Cumhuriyet bir biçimdir, demokrasi onu içerikle ve kurallarla tamamlar.

Demokrasiye ve çağdaşlığa ulaşmak için temel devrimlere gereksinim vardı. Bu devrimler 1920’lerin koşullarında demokrasi ile yapılamazdı. Devrimler oturmadan demokrasi de olamazdı.

Bireysel hak ve özgürlüklere dayanmadan Cumhuriyet olabilir ama demokrasi olamaz.

Atatürk’ün çağdaşlaşma tercihi ve hedefi, Batı dünyasında da anlaşılmış olacak ki, genç cumhuriyet “Milletler Cemiyeti’ne” başvuruyu yapmadan 1932 yılında davet edilmiş ve üye olmuştur.

Cumhuriyet’in ilanından sonra Türkiye’nin durumunu özetleyen belge, Atatürk’ün İsmet İnönü’ye yazdığı mektuptur.

Bu mektubu ben de özetleyerek aktarmaya çalışacağım:

“Cumhuriyetin ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum.

Dur, itiraz etme. Neden seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.

Bizi yine büyük bir savaş bekliyor.

Durumumuzun bir bölümünü cephe komutanı ve Lozan baş delegesi olarak elbette biliyorsun.

Büyük devletlerin bu sefil durumumuza bakarak kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.

Ben sana şimdi, senin bildiğinden de daha açık bir şekilde durumu özetlemek istiyorum.

Bize miras olarak geri, borçlu ve hastalıklı bir vatan kaldı.

Yoksul bir köylü milletiyiz.

Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olana bir çift öküz ve saban vererek çitçi yapmalıyız.

Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet’le de insanlıkla da bağdaşmaz.

Güya tarım ülkesiyiz. Ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getiriyoruz.

Hekim sayısı 337, sağlık memuru sayısı 434, ebe sayısı 136.

Üç milyon insanımız sıtma, virüs, verem, frengi, tifo salgınına yakalanmış durumda.

Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz.

Elektrik, yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var.

Ekonomik yaşamımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız çok az.

Cumhuriyet’e uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkabileceğimizi gösteren ne bir örnek var önümüzde ne de bir deney.

Ancak yılmamak, ucuz ve geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek; kalkınarak ilerlemek, milli egemenliğe dayalı uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak ve bu büyük ülküyü tam olarak başarmak zorundayız.

Bunun için gerekli yöntemi ve yolu birlikte arayıp bulacağız.

Yoksul ve köle ülkelere örnek olacağız. Yazgının bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu.

Bu büyük görevin ağırlığını ve şerefini seninle paylaşmak istedim.

Tanrı yardımcımız olsun.”

Gazi Mustafa Kemal 

İşte Cumhuriyet’in kurucu önderleri, bu inançla çağdaş bir Türkiye hedeflediler.

Tarih, kültür ve coğrafi konumumuzun özellik ve gereklerini doğru değerlendiren Atatürk ve arkadaşları 97 yıl önce “Cumhuriyet” derken aslında ülkemiz için çağın ve çağdaşlaşma iradesinin önünü açıyorlardı.

Ben de bir birey olarak sahip olduğum tüm birikimi Cumhuriyet’e, Cumhuriyet’in kurumlarına ve kalitesine borçluyum. Cumhuriyet olmasa bugünlere gelemezdim. Diyarbakır’ın ortaokulu olmayan bir ilçesinden, Ankara’da Makine Kimya’da çalışan ağabeyimin yanına geldim. Cumhuriyet’in okullarında para ödemeden okuma imkânını elde ettim. Cumhuriyet değer ve ilkeleriyle büyüdüm.

İleriye dönük, çağdaş ve yükselen Türkiye Cumhuriyeti’nin gençliğe emanet edilmiş olması da anlamlıdır. Her genç nesil, Cumhuriyet’i korumak ve daha ileri götürmek görevi ile sorumludur. 

97. kuruluş yıl dönümünü kutladığımız Cumhuriyeti; laiklik, hukukun üstünlüğü ve sosyal devlet ilkelerini temel alan demokrasi ile taçlandırma görev ve sorumluluğu ile karşı karşıyayız.

Çağdaş demokrasi ile birlikte eğitimde bilgi ve birikimi esas aldığımızda, kadın erkek eşitliğini gerçekleştirdiğimizde; önümüz açık, geleceğimiz aydınlık olacak;  cumhuriyetimiz sonsuza yaşayacaktır.

Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun. 

HİKMET ÇETİN

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN 20. BAŞKANI

DIŞİŞLERİ ESKİ BAKANI

 

Görüşlerinizi Paylaşın