X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Kurum Dışından Gündeme Dair

Kurum Dışından Gündeme Dair

Kurum Dışından Gündeme Dair

Ülkemiz gündeminde ne yazık ki son günlerde yine çok ciddi çocuk istismarı iddiaları yer aldı. Güvenli bir toplum inşa etmek,  toplumsal sağlığın temellerini ancak çocuklukta atmakla mümkün. Bunun yolu da,  hem çocukların her türlü hakkını hukuksal anlamda korumaktan, hem de çocukları kendileriyle barışık ve gelecek için vizyon sahibi;  sevginin, saygının önemini kavramış bireyler olarak yetiştirmekten geçiyor. İşin özü yine eğitimde başlıyor, eğitimde bitiyor.

Aşağıdaki bağlantıda göreceğiniz, Japon okullarındaki bir eğitim simülasyonu bu konuda çok güzel bir örnek. Okul öncesi çocuklar oyun oynar gibi, birebir canlandırma ile otobüste nasıl davranmaları gerektiğinin pratiğini yapmış oluyorlar.https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=pfbid02VpdiZH388tu5Vkdas9BySDXdsSJBMpjJyY1ZxWvDLUQShxFVe2YV8sfdb4Q4bWU3l&id=100002091202728&sfnsn=scwspwa

Biz de, birey ve toplum olarak; Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği gibi: “ Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir."  ilkesine sonuna kadar sahip çıkmalıyız. Geleceğimizi aydınlık kılmak için  çocuklarımızı korumalı ve onları vicdanlı, donanımlı, bilimsel ve felsefi sorgulamayı öğrenmiş, haklarına sahip çıkan, vizyoner  bireyler olarak yetiştirmeliyiz.

Sayın Tınaz Titiz’in çocuk istismarı konusunda 17 Aralık 2022 tarihinde yazdığı yazısından bir bölümü aşağıda sizlerle paylaşıyoruz. https://tinaztitiz.com/mesele-6-yas-evliligi-mi/ linkinden yazının tamamına ulaşabilirsiniz.

Mesele 6 yaş evliliği mi?

Tınaz Titiz (17 Aralık 2022)

Hiranur Vakfı’nın kurucusu bir babanın, kızı H.K.G.’yi 6 yaşında iken imam nikahı ile evlendirmesi sonucu, kız 20 yıl kadar süren bu skandal sonrasında, çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını anlatarak şikayetçi oldu. Bu şekilde öğrendiğimiz olay sonrasında, toplumun çeşitli kesimlerinden kınama mesajları yayımlandı ve oluşan kamuoyu baskısını azaltıcı bir önlem olarak da baba ve damat tutuklandılar.

Türkiye toplumu hakkında bilgi sahibi olmayan bir dış göz bu olayı yorumlasaydı, “bu tür olaylara son derece yabancı bir toplumun demokratik tepkisinin tüm ilgilileri ortak bir anlayışta birleştirdiği” gibi komik bir sonuca varabilirdi. Gerçeğin böyle olmadığının, bu tür ilişkilerin kültürel kodlarımız içinde bolca mevcut olduğunun; olayın bu defa bu denli ciddiye alınıyormuş gibi davranılmasının önemli bir nedeninin yaklaşan seçimler olduğunun çoğu kimse farkındadır. Farkında olanlar ve olmayanlar açısından ortak bir nokta ise, meselenin kök nedeninin –her ne kadar kesinlikle yalanlansa da– din olduğu inancıdır. Nitekim bu olasılığı destekleyen iki -kanıt değilse de- belirti vardır: (1) Erken İslam kültüründe, özellikle de köleliğin cari uygulama olduğu dönemdeki tatbikat (2) Çocuk yaştaki evliliklerin genellikle kendini dindar olarak tanımlayan kesimlerdeki yaygınlığı.

Ben bu kök-neden tanısına katılmıyor, üstelik bu tanının gerçek nedenleri geçmişten beri perdeleyip gözlerden uzak tuttuğuna, böylece bir anlamda istemeden de olsa olguyu desteklediğini düşünüyorum. Savlarım başlıklar itibariyle şöyle:

  • 6 yaşında evlilik ve cinsel birleşme” olarak ortaya çıkan olgu, iki ana kola ayrılmış şu ana damardan kaynaklanıyor: “Güçlü haklıdır”. 
  • Her türlü güç dağıtık tabiatlıdır. Biri(ler) bir yolla bu dağıtık gücü eline geçirse, kendi hukuklarını1oluşturabilirler. Günümüzde (özellikle de toplumumuzda) gücü ele geçirmiş olanlar erkeklerdir ve onların hukukları geçerlidir. Kadınlar ise ancak kotalar yoluyla –ancak erkek egemen hukuku zedelenmesine imkan verilmeyecek ölçüde– söz sahibi kılınabilirler.
  • Laf sırasına gelince kadına ne kadar önem verdiğine örnekler düzen toplumumuz, iki kadının ancak bir erkek edebildiği; kadının doğurmak ve erkeğini mutlu etmek amacıyla eve kapatıldığı kadınsız yüzyıllardan süzülerek günümüze gelmiştir.
  • Gücün dağıtık tabiatı bozulmaya başladığında, çeşitli güç adacıkları oluşması ve aralarındaki güç mücadelesi sonunda da bir hiyerarşi oluşması kaçınılmazdır. Bugünün Türkiyesi’ nde bu adacıklar (ve Büyük Ada)  ailelerden başlayarak tüm kurumlara kadar yayılmıştır. 
  • Peki bir soru: Gücün bu “dağıtık tabiatı” niçin bozulmaya başlamıştır? Ya da önceleri var olup da bozulmaya meydan vermemiş; ama sonraları giderek azalıp da gücün birikmesine yol açmış şey nedir?
  • Bu şey, yaşamın giderek hızlanması karşısında, tek tek birey sorumluluklarını yerine getirebilen insanların, giderek bu sorumlulukları başkalarının üstlerine yıkmak istemeleri, bu arada birilerinin de -iyi niyetlerle ya da güç biriktirme arzusuyla- bu sorumlulukları üstlenmeleri şeklindeki süreç ve bu süreci fark edip müdahale edebilecek insanların ortaya çık(a)mamış olmasıdır. Büyük ulusların tarihlerinde bu tür -ismi çok da ön planda olmayan- insanların çokluğuna dikkat edilmelidir. 

 

 (1)  Hukuk (Arapça hak+lar). Hak ise ≈ [ince] (ﺣﻚّ) i. (Ar. ḥakk) kazımak, hakketmek. Güçlü olanın taş, kil vb bir ortama “tebaasının neleri yapabileceklerini / yapamayacaklarını hakketmesi (kazıması)” ve bunu herkesin görebileceği, görmemenin mazeret sayılamayacağı şekilde ilan etmesi ≈ yani hukuk.

 

Görüşlerinizi Paylaşın