X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

CUMHURİYETİN İLK DÖNEMİNDE SAĞLIK ALANINDA NELER YAPILDI

CUMHURİYETİN İLK DÖNEMİNDE SAĞLIK ALANINDA NELER YAPILDI

CUMHURİYETİN İLK DÖNEMİNDE SAĞLIK ALANINDA NELER YAPILDI

Osmanlı İmparatorluğunda sağlık hizmetleri genellikle saray ve ordu odaklı olmuş ve halkın sağlığına yönelik sistemli bir sağlık politikası ve örgütlenmesi oluşturulamamıştır. Uzun savaş yılları sonrası cumhuriyet yönetimi yanıp yıkılmış, iflas etmiş bir bir ülke devralmıştı. Para, malzeme ve insan gücü çok kısıtlıydı. Trahom, sıtma, tifüs, verem ve frengi salgın haldeydi. Cumhuriyet dönemine geçildiğinde cumhuriyet hükümetlerinin önceliklerinden biri Anadolu'yu kasıp kavuran salgın hastalıklarla mücadele olmuştur. Cumhuriyetin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlık alanındaki ilke ve politikalarının en büyük destekçisi ve uygulayıcısı cumhuriyetin ilk dönemindeki çağdaş sağlık hizmetlerinin gerçek mimarı Dr. Refik Saydam’dır. Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra, 1920 yılında Sağlık Bakanlığı kuruldu.  İlk Meclis, sağlık hizmetlerini ülkenin kurtuluşundan sonra çözüme kavuşturulması gereken ilk hedeflerden biri olarak kabul etmiştir.

Cumhuriyet hükümetlerinde Sağlık Bakanlığı, bir taraftan sağlıklı insan gücü olmadan kalkınmanın olamayacağından hareketle her alanda olduğu gibi eğitimli sağlık personeli yetiştirmekle diğer taraftan anavatanı içten içe kemiren salgın hastalıklarla topyekun mücadele için gerekli yasaları çıkarma ve sağlık teşkilatını kurmakla işe başlamıştır. 1920 yılından 1938’e kadar sağlıkla ilgili toplam olarak 51 kanun, 18 kararname (tüzük) ve 21 talimatname (yönetmelik) çıkartılarak, toplumun sağlıkla ilgili gereksinimlerini karşılamak üzere gerekli temel yasal düzenlemeler yapılmıştır.

1923’te çok sınırlı olan sağlık personeli ve hizmet veren kurum sayısı hızla artırılmıştır. Hastanelerin yetersizliğini çözüme kavuşturmak için 1924 yılında Ankara’da, Sivas’ta, Erzurum’da ve Diyarbakır’da örnek olması için numune hastaneleri ve taşrada muayene ve tedavi evi adı altında tedavi hizmeti veren bugünkü ismiyle dispanserler kurulmuştur. 


Bulaşıcı hastalıklarla ilgili hükümlerin yer aldığı ve bu hastalıklarla mücadeleyi gündemine koyan Hıfzıssıhha Kanunu ise önlem ve çarelerin üretildiği kanun olması sebebiyle büyük önem taşımaktadır. Bu kanunla gerçekleştirilecek sağlık politikalarının ilkeleri belirlenmiştir. Bunlar; sağlık hizmetlerinin tek elden yürütülmesi/dikey örgütlenme, koruyucu hekimlik ile tedavi edici hekimliğin birbirinden ayrışması, tıp fakültelerinin kurulması ve başta sıtma, frengi, verem, trahom gibi bulaşıcı hastalıklar ile mücadele edilmesidir. Bu kanun çerçevesinde Sağlık Bakanlığına bağlı hıfzıssıhha kurumu 1,5 milyon lira harcanarak 1933 yılında tamamlanmıştır. Tüm Türkiye bütçe gelirlerinin 220 milyon TL olduğu bu yıllar göz önüne alınırsa bir taraftan Osmanlı İmparatorluğundan kalan borçları ödeyen, zorunlu yüksek milli savunma giderleri olan bir ekonomide halkın sağlığı için yapılan bu yatırımın nasıl bir vizyon olduğu açıktır. Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsünün kuruluşunu takiben aşı üretimi merkezileştirilmiş 1940 lı yıllara kadar kuduz, çiçek, tifo, tifüs, difteri, BCG, kolera, boğmaca, tetanoz aşıları ülke ihtiyacına yetecek düzeyde seri üretime geçilmiştir. 

Cumhuriyet’in ilk ve izleyen yıllarında sağlık alanında birçok reform ve düzenleme yapılmış olmakla birlikte en önde gelen halk sağlığı problemi olarak verem, sıtma, trahom ve frengi başta olmak üzere bulaşıcı olan/olmayan pek çok hastalıkla çağdaş yöntemlerle mücadele başlatılmıştır. Sağlık Bakanlığı özellikle sıtma, verem, trahom ve frengi mücadelesine özel önem vermiş bu hastalıkların teşhis ve tedavisi için özel yasalar çıkarmış, örgütler kurmuş ve başarılı sonuçlar almıştır. 


Özetle Cumhuriyetin ilk yıllarında Sağlık Bakanlığı sağlıkla ilgili temel yasal düzenlemeleri yapmış, koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerini bir arada ülkeye yayabilmek için örgütlenmiş, özellikle koruyucu sağlık hizmetleri politikalarına uygun sağlık personeli yetiştirmiş, mecburi hizmet getirerek ve tüm atanma ve nakilleri Sağlık Bakanlığında toplayarak dağınıklığı önlemiştir.  Bu dönemde istatistik birimleri kurulmuş, tıbbi istatistikçiler yetiştirilmiştir. İlk nüfus sayımı gerçekleştirilmiş (1928-13.6 Milyon) ve sağlık envanter araştırması yapılmıştır. Aşı üretimi ve uygulanmasına önem verilmiştir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında tüm yokluklara ve zorluklara rağmen bir başarı öyküsü olan bu sağlık faaliyetlerini bilmek, nice güçlükleri göğüsleyerek nerelerden nerelere geldiğimizi göstermesi açısından son derece önemlidir.

Osmanlı İmparatorluğunda onlarca yıl süren savaşlarda zaten kısıtlı sayıda olan yetişmiş insan kaynaklarını kaybetmiş bir toplumdan akıl ve bilimi esas alan yeni kadrolar oluşturan çağdaş Türkiye Cumhuriyetini kuran yüreği vatan sevgisi ile dolu kurucu cumhuriyet kadrolarını, cumhuriyetin 100. yılında rahmetle ve minnetle anıyoruz. Bizler cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatmaya kararlıyız. 

     

Dr. Uğur Çiftçi

 

Görüşlerinizi Paylaşın