X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Cumhuriyetimizin Kuruluşunun Yüzüncü Yılının Düşündürdükleri

Cumhuriyetimizin Kuruluşunun Yüzüncü Yılının Düşündürdükleri

Cumhuriyetimizin Kuruluşunun Yüzüncü Yılının Düşündürdükleri

 

Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yılına girerken tıp ve biyoloji laboratuvarlarında geçirilen otuz sekiz yılın kısa bir hikâyesi ve gözlemlerimi özetlemeye çalıştım bu yazımda. 

Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yılı; bir ay kadar sonra tamamlayacağız bu süreyi. Ellinci yılını kutladığımızı hatırlarken yüzüncü yıla geldik. Ne çabuk geçti derken geçmiş ile olası yarını düşündüm. 


Yıkamadan yediğim yeşil erikler yüzünden boğaz difterisi olduğum ve annemin beni boğaz kültürü ve kan tahlili için götürdüğü, tertemiz, içinde kibar insanların olduğu Ankara’da Mithatpaşa Caddesi üzerindeki bir laboratuvar geldi gözümün önüne kırk beş sene öncesinden. Daha önce gittiğimiz yerlere benzemiyordu, kanımı alırken hortum turnike değil kemer gibi bir turnike kullanmışlardı, kolum hiç acımamıştı. Burayı hiç unutmadım. Bunun yüzüncü yıl ile ne ilgisi var değil mi? Bana göre şöyle bir ilgisi var; bu kurumların ortaya çıkması için içlerinde dünya tıbbını takip edebilen eğitim kurumlarından yetişen insanların olması gerekli. Bunu bize sağlayan da “yüzüncü yılını kutluyoruz” diye içselleştirerek söylememiz gereken bağımsız bir devlet olmamız. 


Cumhuriyetin Kazandırdıkları

Cumhuriyetin kuruluşundan önce başlayan mühendishane, tıbbiye gibi eğitim kurumlarının yirminci yüzyılın içinde kendilerine Teknik Üniversite, Tıp Fakültesi olarak yer bulmaları Atatürk ve silah arkadaşlarının miras bıraktığı bağımsız Türkiye Cumhuriyeti sayesinde oldu. Eğitim, kültür, teknolojinin kullanılabilirliği de bu sayededir. Şimdi bir turnikeden nereye geldi diye düşünebilirsiniz, doğru çok detay ama bu detay tıbbi laboratuvar gelişiminde çok önemli bana göre. Hastanın konforu için çok basit bir “uygulama iyileştirmesi”. Bunun cumhuriyetin kuruluşu ile ilgisi ise eğitilen insanların yaptıkları işi “iyileştirmek” için gayret göstermeleri. Bu, yıllar sonra bize “İyi Laboratuvar Uygulamaları (Good Laboratory Practice, GLP)” olarak yeniden pazarlandı, ama olsun, bunları alıp uygulayacak insan gücümüz vardı artık.

 

Cumhuriyet ile kurulan ama sonradan kaybettiğimiz kurumlar da var ne yazık ki. Kendi konumla ilgili olduğu için kapatılmasının beni çok üzdüğü kurumlardan biridir Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü örneğin. Bu binanın mimari özelliklerini okuyabileceğiniz bir makaleyi başvuru listesinde bulabilirsiniz. Ankara’nın şehir yapısı planlanırken bu yapıya da yer verilmiş, o dönemin çağdaş özellikleri ile donatılmış, adında da Kimya ve Bakteriyoloji kelimeleri kullanılmış. Bu kurum, kapatılana kadar, ülkemizin sağlık alanındaki sürekliliğini takip eden, koruyucu tedbirler alan, toplumu bilgilendiren bir kurumdu. Sadece insan değil, çevre ve hayvan sağlığını da koruyacak tedbirler alır, uygulatma yetkisini kullanırdı. Ekteki dokümanda bu kurumun mimarî yapısı ile ilgili çok çarpıcı bilgiler var, örneğin bodrum katta kalan laboratuvarların aydınlatma ve havalandırma sistemlerinin yeterliliğinin ölçülmesi gibi. 

Sonra? Sonra ise, binanın yenilenmesi yapılamıyor, 2010 yılında bırakılıyor, 2011’de de kapatılıyor. 2020 yılında yaşanan pandemi döneminde, aşı üretebilen bir yapı olarak hatırlıyoruz bu kurumu, ama yok…

 

Bir laboratuvar detayı da Ankara Üniversitesi Fen Fakültesinden. Bir çalışma için gittiğim biyoloji laboratuvarındaki bu detaylar, öğrencilerin kullandığı laboratuvar masalarına aitti. Bir menteşe sistemi ile çalışma masasına bağlı tabureleri ve masanın altından çekilerek çıkarılan üstünde yazı yazılabilecek düzeneği görmüştüm. Çok beğenmiştim çünkü laboratuvarda dağınıklığı önleyen çok basit çözümlerdi bunlar, 1940’lı yıllarda yapılmıştı. Benim çalıştığım 1970’lerde yapılmış laboratuvarlara gelmemişti bu basit çözüm, sonra da hiç görmedim. 

Cumhuriyet’in ilk elli yılı çok hızlı bilimsel gelişmelerle teknoloji ve üretim alanlarında çeşitli olanaklar sağlıyor[2]. Her alanda insanüstü gayretlerle kurumlar yapılandırılıyor, sağlık alanı da bunlardan biri doğal olarak. Bu konuda gelişen teknoloji ülkemize de geliyor, kullanabilecek insanlarımız yetiştirildiği için bu olanakları ülkemizin her köşesinde kullanıyoruz. 1950’lerden sonra pek çok üniversite kuruluyor. Bu üniversitelerin kurulmasında itici güç ise Cumhuriyet çünkü bu kelime anlam olarak ulusun yani halkın, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi” demek. 

Ellinci yıla gelmeden 1963 yılında çok önemli bir kurumumuz daha oluyor, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu kısaca TÜBİTAK. Bu kuruma ilk defa girdiğimde 1975 yılı idi, çok etkilenmiştim, bana göre muhteşem bir kütüphanesi vardı. İçinde çeşitli araştırmalar yapılan birimleri de cabası. Sonra bu kurumda da çalışmak nasip oldu ve o devir için yenilik olan birçok metot ve cihazı öğrenme ve kullanma fırsatı buldum. İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi ve eğitim hayatımı sürdürdüğüm Orta Doğu Teknik Üniversitesi de bana benzer olanakları sağladı. Cumhuriyetin kazandırdığı olanakları geliştirerek kullanabilen bu kurumlar içinde ilerlemelere tanık olarak, o gün için bile olsa ileri teknolojiyi kullanabilerek eğitim görmek çok gurur verici idi. Yüzüncü yıla girerken bunlar için “rüya mıydı acaba?” demek istemiyorum ama. [1] [2] 

Yazının başında örnek olarak verdiğim o laboratuvar bugün de hayatına saygın bir merkez olarak devam ediyor, neyse ki. Yine, en yeni uygulamalar yetkin çalışanlar tarafından sağlık ve çevre alanında ülkemiz insanlarına sunuluyor

Bir sonraki yüzüncü yılda neler olabileceğini bilmek pek kolay değil. Yeni teknolojiler, yeni çalışma alanları, bugün “metaverse” diye tanımladığımız ama gelecekte gayet doğal bir şekilde içinde yaşanacak ortamlar olacak, muhtemelen. Ya da başka bir ortamda hayat bulacak insanlık. Bunları değerlendirebilmek için yine de bilim ve akıl yolunu kullanmak gerekli olacak. Bu da yüzyıl önce Cumhuriyeti kuran, kurarken de bilim ve aklı kullanan değerlerimizi bilmek, anlamak ve içselleştirerek öğrenmekten geçiyor.

 

 


[1]https://www.researchgate.net/publication/318675423_Analyzing_the_Interior_Levels_of_Natural_Lighting_in_an_Early_Republican_Era_Building_An_Example_from_the_Laboratories_of_Ankara_Refik_Saydam_Sanitation_Institute_Chemistry_and_Bacteriology_Building/fulltext/59773dfbaca2728d02778b9e/Analyzing-the-Interior-Levels-of-Natural-Lighting-in-an-Early-Republican-Era-Building-An-Example-from-the-Laboratories-of-Ankara-Refik-Saydam-Sanitation-Institute-Chemistry-and-Bacteriology-Building.pdf

 [2] https://www.atam.gov.tr/wp-content/uploads/48-1.pdf

Dr. Ayşe Ergüven


 

Görüşlerinizi Paylaşın