X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Cumhuriyetimizin Kuruluşunun Yüzüncü Yılına Girerken

Cumhuriyetimizin Kuruluşunun Yüzüncü Yılına Girerken

Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yılına girerken 

Bugün 13 Ekim 2022, Ankara’nın başkent oluşunun doksan dokuzuncu yıldönümü… Seneye Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı ile birlikte Ankara’nın Başkent oluşunun da yüzüncü yılını kutlayacağız. Bu sabah eve gelen dört gazetede Ankara ile bu bilgi üzerine bir haber var mı diye baktım, yoktu. Sonra caddelerde bayraklar var mı diye baktım, birkaç kurum hariç, o da yoktu. Burada iki konu var aslında: Bir cumhuriyetin kuruluşu için Başkent belirlenmesi ve burasının Ankara olması…

Ankara metrosunda marşlar eşliğinde kutlama yapıldığını öğrendim, biraz su serpildi içime… Akşam Ankara Valiliğinin bir davet vereceğini de öğleden sonra öğrendim.

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına doğru giderken bazı kavramların yeniden hatırlatılmasında fayda var diye düşünüyorum. Bunlardan ilki bağımsız devlet kavramı… Belki önce devletten bahsetmek lazım. İnsan topluluklarının bir arada yaşamak için kurdukları örgütlü (örgün) yapıya devlet diyoruz. İnsanlar topluluk halinde yaşayan, çevrelerine ihtiyaç duyan canlılar… Bu ihtiyaçlar hayatta kalabilmek için gerekli olan unsurlar aslında. Ancak bu topluluk içinde görevlendirmeler, görevli kurumlar olmalı, yoksa hayatta kalmak için güçlü olanlar güçsüz olanlara şans vermezler. İşte bu noktada bir yönetim devreye girer, toplulukların yönetim sistemi oluşur, bu yönetim sistemi aslında kendileridir, ama herkes yönetici olamayacağına göre bir sistemin kendilerini yönetmesi istenir. Burada çeşitli yönetim sistemleri oluşabilir, ancak bağımsız olabilmek, başka toplulukların inayetine muhtaç olmamak için tüm toplumun benimsediği bir yönetim yapısı olmalıdır. Bu yapı bizim devletimizde seçimle oluşan bir meclis, yönetici bir grup olan kabine, bağımsız denetçi ve temsilci olan bir başkan yani halkın başkanı (Cumhurbaşkanı) olarak 29 Ekim 1923’te Ankara’da kurulmuş. Bu yapının işletim kuralları ise Anayasa ve adalet normlarından oluşturulmuş. Bu kanunlar, yönetmelikler vd. oluşan bu normlar silsilesine ise hukuk diyoruz.

İşte bu noktada, Türkiye Cumhuriyeti’nin eş zamanlı kurulmuş muadil devletlere nazaran en önemli başarısı; yönetimin milli iradeye, yani kadınları da dahil topluluğun iradesine bağlanması, kurumsal yapıya dayanan hukuksal kavramlar/kanunlar, kültür ve sağlık seferberliği, bağımsız kalkınma projeleri olan bir ‘ulus’ devlet olmasıdır. Bu sayede uluslararası platformda saygınlık kazanmış, özenilir bağımsız bir devlet olmuştur.

İnsan topluluklarını bir araya getiren konuşulan dil haricinde diğer unsurlar ise düşünce ve inanç birliği olmuştur. Ancak bir ulus devlet yapısında çeşitli düşünceleri ve inançları olan insan toplulukları da olabilir, işte bu topluluklarında bir arada olabilmelerinin ön koşulu inançlarını yönetim sistemine karıştırmamalarıdır. Burada herkesin düşüncesi kendisini bağlar ama herkes yönetim karşısında yönetimin kurallarına sorumludur. Bu düşünce ile yönetimde inançlar sistemden ayrılmış ve laiklik benimsenmiştir. İşte bu nedenle ülkemizde her türlü inancın kutsal saydığı mekanlar bulunmaktadır. Bu topluluğun kendini, kurulmuş olan sistemde güvende hissetmesini sağlayan önemli bir unsurdur. İnsanlar kendilerini güvende hissetmezler ise yönetime olan inançlarını kaybederler çünkü…

Hepimizin bildiği bu başlıkları neden yazdım, çünkü insanlarımız devlet yapısının hepimize hitap ettiğini göz ardı edip kendi sistemlerinin öne çıkmasını talep ediyorlar. Bu taleple toplumda 1950’den bu yana kurulmuş bu demokratik ve laik bir Cumhuriyette beklenmedik çok olaylar oldu! Hükümetler tarafından Liberal İslamcı düşüncenin güçlendirilmesi, başta Rum vatandaşlarımız olmak üzere Müslüman olmayan toplumun göç etmesi, sistem içinde toplumu korumak ile  görevlendirilmiş unsurların yönetime müdahalesi, bazı toplulukların yönetim içinde güçlenmeye çalışmaları ve terörle toplum içinde güvensizlik yaratmaları, çevremizdeki ülkelerde başlayan belirli bir din grubunu öne çıkaran rejimlerin kurulması, 1923’de kurulmuş olan Cumhuriyetimizin yapısının sağlam tutulması gerektiğini bizlere tekrar tekrar hatırlatmaktadır.

Bugün bir grubun yönetimi ele almaya çalışmasının getireceği sosyal huzursuzluğu göremiyoruz. Birlikte yaşayabilmek için önemli olan diğerinin üzerinde baskı kurmamak gerekliği kavramını yitirdik ne yazık ki…

Toplumdaki insanların elinde ise dünyadaki pek çok ülkeden fazla telefon ve akıllı telefon bulunmaktadır. Türkiye’de bu cihazları kullananların sayısı nüfusun yarısını geçmiş (%62.2) durumdadır[1]. Telefon artık bir iletişim aracı olmaktan çok çevre ile iletişimi sağlayan önemli bir unsur olarak kullanılmaktadır. Ek olarak yeni kavramlar ile insanlar hayali ortamlara girebilmekte gerçekte var olmayan çevrelerde (metaverse) ticaret bile yaptıklarını hayal etmekteler. Dijital dünyayı en son teknoloji ile kullanabilen insanlar pek tabiidir ki oralarda inançlarını öne çıkaramamaktadırlar. Çünkü buralarda tarafların birbirine saygılı olması en başlıca kuraldır. Bu durumda laiklik en önemli kavram olarak yine karşımıza çıkmaktadır.

Ayrıca, global dünyada bu imkanların kullandırılması bundan yararlanan insanların bağlı oldukları devletlerin madden ve manen belli bir düzeyde olmaları ile doğru orantılıdır. Bu dijital dünyanın kuralları en başta ele aldığım Cumhuriyetin kurulması aşamasındaki kurallarla eşdeğerdir. Yani evrenseldir. Bu kuralların dışında kalmaya çalışmak hüsran ile sonuçlanır, dünya üzerinde söz hakkı yitirilir, dışlanmış bir toplum ortaya çıkar.

Cumhuriyetin kuruluşunun yüzüncü yılında artık insanlarımızın bu dünya gerçeklerini anlamasını, kendi yapısını korumuş aynı zamanda refah seviyesi yükselen, demokratik bir hukuk devletinin özgür vatandaşı olmasını istiyorum.     

Dr. Ayşe Ergüven

 

 

 

Görüşlerinizi Paylaşın