X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Alerji Nedir?

Alerji  Nedir?

Alerjik hastalıklar, dünya genelinde özellikle endüstriyel olarak gelişmiş bölgelerde hızla artarak önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Alerjik hastalıkların tanı ve tedavisi hasta yaşam kalitesinin arttırılması ve alerjiyle ilişkili önemli sağlık sorunlarının önlenmesi yönünden önemlidir. Alerji, bağışıklık sistemimizin dış etkenlere karşı oluşturduğu anormal yanıttır. Anormal yanıta yol açan bu etkenlere ise alerjen denir. En sık görülen alerji türleri gıda (özellikle süt, yumurta, buğday, yerfıstığı, kuruyemiş), ağaç ve çayır polenleri, ev tozu akarları, küf/mantar, hayvan tüyü, deniz ürünleri, böcek zehirleri, ilaç ve lateks alerjileridir.

Alerji gelişimine genetik yatkınlık bulunması atopi olarak adlandırılır. Alerji gelişiminde genetik faktörler etkili olmakla beraber bazı alerjik hastalıkların görülmesindeki hızlı artışa daha çok çevresel faktörlerin yol açtığı düşünülmektedir. Bilimsel olarak en çok kabul gören hijyen hipotezine göre; erken çocukluk çağında mikroorganizmalarla karşılaşılması immün yanıtı düzenleyen T lenfositleri harekete geçirir ve immün tolerans gelişmesini sağlar. Aşırı hijyenik yaşam tarzının hem immün toleransa katkı sağlayan floramıza zarar vererek hem de epitelyal bariyerimizi bozarak alerjik ve otoimmün hastalıklara zemin hazırladığı düşünülmektedir. Sanayileşme ile birlikte yaşam tarzının değişmesi, sezaryen doğumlarda artış, gelişigüzel antibiyotik kullanımının yaygınlaşması, batı tarzı diyet de alerji gelişimine yol açan mekanizmaları tetiklemektedir.

Herhangi bir alerjenle karşılaşma sonucunda bağışıklık sistemimiz erken ve geç olmak üzere iki şekilde yanıt verebilir. Erken tip yanıtta alerjenlere karşı bağışıklık sistemimiz IgE tipi antikorlar üretir. Alerjenlerle tekrar karşılaşma sonucunda yüzeyinde alerjene özgü IgE antikorları bulunan mast hücrelerimizden histamin salınır ve alerjide görülen belirtilerin ortaya çıkmasına neden olur. En sık görülen belirtiler ciltte kaşıntı ve kızarıklık, hapşırık, burun akıntısı, nefes darlığı, yüz, dudaklar ve gözlerde şişme ve kızarıklık, tansiyon düşüklüğü ve bayılmadır. Belirtilerin şiddeti hastadan hastaya farklılık gösterebilir ve bazen hayatı tehdit eden bir reaksiyon olan anafilaksi oluşabilir. Geç tip yanıtta ise hücresel bağışıklık sistemi rol oynar. Belirtiler genelde 1 - 2 gün sonra ortaya çıkar. Alerjik kontakt dermatit ve bazı besin alerjileri bu tip yanıta örnektir.

Alerji tanısının temelini detaylı öykü ve fizik muayene oluşturur. Alerjiye neden olan etkenlerin tespit belirlenmesi altta yatan immünolojik mekanizmayı açıklamak ve doğru tedavinin uygulanması için önemlidir. Alerji tanısında kullanılan başlıca testler; deri testi, alerjen spesifik IgE testleri, moleküler alerji testidir.

Alerji tanısı kapsamında laboratuvarımızda çalışılan testler

Eozinofilik Katyonik Protein (ECP) testi: Alerjik reaksiyonlarda eozinofil aktivasyonu sonucu, eozinofil granüllerden ECP salınır ve doku hasarı oluşur. Serum ECP düzeyleri, inflamatuar sürecin şiddeti hakkında bilgi verir. Alerjik hastalıkların takibinde kullanılır.

Alerjen spesifik IgE testleri: Herhangi bir alerjene karşı oluşan duyarlılaşmanın doğrulanmasında kullanılır. Kan örneğinde kemilüminesans ve/veya floresans tabanlı immun yöntemlerle alerjen spesifik IgE tespiti yapılmaktadır. Tespit edilecek alerjen spesifik IgE test seçiminde hastanın klinik öyküsü önemlidir. Bazı alerjenlerin komponentlerine karşı gelişmiş IgE düzeylerinin de tespiti mümkündür.

Moleküler Alerji paneli ISAC 112: ImmunoCAPTM ISAC allergen microarray yöntemi ile çok az miktarda alınan kan örneğinde 112 alerjen komponentine karşı oluşmuş spesifik IgE’lerin tespiti yapılır. Çok sayıda alerjene karşı duyarlılık gösteren hastaların gerçek duyarlılık profilinin belirlenmesinde şiddetli gıda reaksiyonları için potansiyel riskin saptanmasında, tedaviye yetersiz yanıt veren hastalarda IgE antikor profilinin belirlenmesinde, alerjiye sebep olan etkenler tam olarak tanımlanamadığında, her hastaya uygun bireysel tedavi yöntemi belirleme ve uygun tavsiyelerde bulunmada, hedef alerjene maruz kalınmanın azaltılmasında, toleransın gelişiminin takibinde (gıda alerjisi, spesifik immünoterapi), optimize edilmiş bireysel tıbbi tedavi planlarının kolaylaştırılmasında (zaman ve doz), immünoterapiye karar vermede yardımcı olur.

Triptaz testi: Anafilakside rol oynayan mediatörlerden biri olan triptaz, nötral proteazdır. Anafilaksi tanısının doğrulanmasında ve mastositozların tanısında kullanılır. Serum triptaz, anafilaktik reaksiyon sonrası 1 ila 1,5 saat içinde en yüksek düzeye ulaşıp 6 saat kadar yüksek kalabilir. Serum triptaz düzeyi, anafilaktik reaksiyon sonrası 24 ila 48 saat içinde bazal değerine geri döner. Bu nedenle anafilaksi şüphesi olan vakalardan en uygun örnek alım zamanı, belirtilerin başlangıcından 15 dakika ila 3 saat sonrası olup triptaz testinin doğru sonuçlanması için önemlidir.

Serum triptaz düzeylerinin referans aralık sınırları içinde bulunması, anafilaksiyi dışlamaz. En tipik artış, ilaç veya venom tipi zehirlerin enjeksiyonla verilmesi ve hipotansiyon-şok tablosu ile seyreden anafilaksilerde görülür. Ancak, gıda ile tetiklenen ve genellikle hastanın kan basıncının normal olarak izlendiği anafilaktik reaksiyonlarda serum triptaz düzeyinde artış görülmeyebilir. Sistematik ve kütanöz mastositozlarda da serum triptaz düzeyinde artış görülür.

 

Görüşlerinizi Paylaşın