X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

İlköğretim Çocuğunun Yeni Dost ve Düşmanları

İlköğretim Çocuğunun Yeni Dost ve Düşmanları

Çocuklar okula yeniden başladı ve eve sadece ödevlerini değil yeni ufak, görünmez arkadaşları olan mikropları da getiriyorlar. Gerçek şu ki: Okullarda buluşan çocuklar, mikropların yayılmasını sağlayan küçük ajanlar olarak çalışıyorlar; nezle, grip, ishal ve hatta zatürre gibi hastalıklara yakalanıyorlar. Bunun sebebi ise bağışıklık sistemlerinin yetişkinler kadar olgun olmaması ve mikroorganizmalara daha duyarlı olmaları. Üstelik ellerini, parmaklarını hatta bazı nesneleri (kalem, cetvel, vb.) ağızlarına sokma gibi alışkanlıklara sahipler. Bu nedenle ortalama bir okul çocuğu yılda 6 veya 10 kez nezle veya grip oluyor ve her ebeveyn, bir çocuk hastalandığında hastalığın diğer aile üyelerine ne kadar kolay geçtiğini çok iyi biliyor.

Diğer taraftan okulların açılmasıyla birlikte çocuklar arasında ishal vakalarında da artış yaşanır. Özellikle tuvalet temizliğini tam öğrenememiş küçük çocuklar arasında ishale sebep olan virüs, bakteri ve parazitler salgınlara neden olabilir. Okullarda verilen bozuk yiyecekler ya da yeterince temiz olmayan sular da ishal kaynağı olabilir.

Ama şanslıyız ki mikroorganizmaların yayılmasını önlemenin en etkili yolu sadece doğru şekilde el yıkamak ve birkaç basit kuralı çocuğumuza öğretmektir.  

  1. Ellerini Nasıl ve Ne Zaman Yıkanacağını öğretin.

Çocuklar üşüdüklerinde değil mikroorganizmaları çeşitli yüzeylerden alıp ellerini ağızlarına, burunlarına götürdüklerinde ve elleriyle gözlerini ovaladıklarında hasta olurlar. Çocuklar genellikle okulda ellerini yeterince sık ve iyi yıkamamaktadır. Orta ve lise öğrencileri arasında yapılan bir çalışmasında, sadece yarısının tuvaleti kullandıktan sonra ellerini yıkadıkları ve kızların sadece % 33'ünün erkeklerin ise % 8'inin sabun kullandığı tespit edilmiştir. Çocuğunuzun sabun ve ılık su kullanmayı bildiğinden emin olun. Eğer elini yıkayamayacağı yerdeyse el dezenfektanı kullanması gerektiğini öğretin.

  1. Çocuğunuza Görgü Kuralları öğretin

Çocuğunuza hasta olduklarında hapşırıp, öksürürken ağızlarını kapamaları gerektiğini ve hasta arkadaşlarından mümkün olduğunca uzak durmasını gerektiğini öğretin.

  1. Ortak malzeme kullanımını en aza indirin

Çocuğunuza kendi kalemlerini, silgilerini, cetvellerini ve diğer malzemelerini kullanmalarını öğretin. Bu nesneleri paylaşarak bir hastalığa yakalanabileceklerini anlatın. Küçük çocukların, sınıfta kitap ve oyuncak paylaşmalarını sınırlamak zor olabilir. O zaman çocuğunuza ellerini daha sonra mutlaka yıkamasını ve ellerini yıkamadan gözlerini, ağzını veya burnunu kaşımaması gerektiğini öğretin.

  1. Bağışıklığını güçlendirin

Çocuğunuzun sağlık bakanlığının önerdiği aşıları ve elbette grip aşısı olduğundan emin olmalısınız. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek için yeterince uyuduğundan, egzersiz yaptığından, doğru beslendiğinden emin olun. Sağlıklı bir öğle yemeği ve atıştırmalıklar alın. Bağışıklık sisteminin güçlü kalmasına yardımcı olmak için bol su içmesini sağlayın. Özellikle kantinlerden alınan açık yiyeceklerin hijyenik ortamlarda hazırlanmış olmasından emin olun, çocukların içme suyuna da dikkat etmeleri ve açık su kaynaklarından uzak durmaları gerektiğini öğretin. 

 

Alerji Testlerinde Yeni Dönem: Bileşene Dayali Tani

Uluslararası rehberlere göre kapsamlı öykü besin alerjisi tanısında birinci basamak yaklaşımı olup ikinci basamak kan örneğinden alerjene özgül IgE ölçümü ve deri prick testini kapsar. Bileşene dayalı tanı (BDT) ise üçüncü basamak tanı yaklaşımıdır. BDT alerji tanısında birinci ve ikinci basamaklar ile sonuç elde edilemediğinde tercih edilir, alerji uzmanları ikinci basamakta da kullanabilirler.

BDT, saflaştırılmış doğal veya rekombinant alerjenler kullanılarak alerjik duyarlanmanın moleküler düzeyde belirlenmesini sağlayan bir tanı yöntemidir. Son yıllarda teknolojideki gelişmeler ile temel alerjenlerin epitopları (antikor bağlanma bölgesi) belirlenmiş ve spesifik IgE’nin alerjendeki bağlanma bölgesi saptanmıştır. Bu gelişmeler sonucunda da BDT, alerji tanısında ve prognozun belirlenmesinde doğruluk oranını arttırmıştır. BDT’nın en önemli katkılarından biri gerçek duyarlanmayı çapraz reaksiyona bağlı olan duyarlanmadan ayırabilmesidir. Böylece sorumlu alerjeni ve bu alerjene bağlı reaksiyon gelişme olasılığını belirler. Diğer önemli bir katkısı ise şiddetli sistemik ya da hafif lokal reaksiyonları ayırt edebilmesidir. Özellikle besin alerjileri söz konusu ise, hastalarda kaygıyı ve besin yükleme test ihtiyacını azaltmaktadır.

BDT, özellikle besin alerjilerinde risk değerlendirmesini sağlar. Değişik besinler, ısı ve sindirime duyarlı ya da dayanıklı alerjenik moleküller içerir. Molekülün stabilitesi ve hastanın klinik öyküsü hekime sistemik ya da lokal reaksiyon riskini değerlendirme sürecinde yardımcı olur. Stabil olmayan alerjenlere duyarlılık lokal reaksiyonlar ile ilişkilidir ve bu durumda pişirilmiş gıdalar genellikle tolere edilir. Buna karşılık stabil alerjenler, lokal reaksiyonlara ek olarak şiddetli sistemik reaksiyonları (anafilaksi gibi) tetikler. Örnek olarak yumurta akı alerjisini verebiliriz. Yumurta akının komponentlerine özgül IgE (antikor) ölçümü, yumurta alerjisinin klinik seyri konusunda fikir verir. Yumurta akının esas alerjeni olan ovomukoide özgül IgE, kalıcı yumurta akı alerjisi ile ilişkilendirilmiştir. Yumurta akının bir diğer bileşeni olan ovalbumin ise, yumurta akında en yüksek miktarda bulunan molekül olup ısıya duyarlıdır. Bu nedenle ovalbumine özgül IgE pozitifliği olan kişiler pişirilmiş yumurtayı tolere edebilirler.

Epitop spesifik bağlanmayı analiz eden testlerin geliştirilmesiyle ortaya BDT yaklaşımı ile beraber alerjinin doğal seyri konusunda bilgi edinilmesi kolaylaşmış, klinik reaksiyona neden olabilen çapraz reaksiyon ve klinik reaksiyonun şiddeti belirlenebilir ve alerjinin kalıcı olup olmayacağı tahmin edilebilir hale gelmiştir.

Laboratuvarımızda yapılan alerjen komponent panelleri ve 51 alerjenin 112 komponentinin profilinin çıkarıldığı ISAC 112 testi ile bileşene dayalı tanı yaklaşımına katkıda bulunmaktayız.

KAYNAK

  1. Günseli BOZDOĞAN, Gülbin BİNGÖL. Tanı: Besinlere Duyarlılığın Saptanması (Spesifik IgE, Deri Testi, Patch Test, Spesifik IgG, Bazofil Aktivasyon Testi, Bileşene Dayalı Tanı). Turkiye Klinikleri J Pediatr Sci 2016;12 (1).
 

Görüşlerinizi Paylaşın