X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Kuraklık ve Su Yönetimi

Kuraklık ve Su Yönetimi

Su, dünya üzerindeki yaşamın temel unsurlarından biridir. Gezegenimizin su döngüsü hava ve iklimimizi yönlendirir. Su, sosyal ve ekonomik refahımız için vazgeçilmezdir.

Gün geçmiyor ki, TV haberlerinde büyük şehirlerimizin barajlarındaki azalmış su seviyelerinin görüntüleri ile birlikte “kuraklık” haberlerine rastlamayalım. Peki bu yıl hiç rastlamadığımız bir kuraklık ile mi karşı karşıyayız? Yoksa zaten kısıtlı olan su kaynaklarımızı iyi yönetemediğimiz için ‘son’a mı yaklaşıyoruz? Türkiye su zengini bir ülke mi?

Aşağıdaki haritalarda normalin yüzdesi metoduna göre son 1 aylık (Kasım) ve son 3 aylık (Kasım Eylül) dönemlerde ülkenin büyük bir bölümünde alarm verecek düzeyde şiddetli bir kuraklık olduğunu görüyoruz. Son 12 aylık dönemin haritasına baktığımızda ise kuzeybatı kıyılarımız hariç böyle bir sorun görünmüyor.

Geçmişte daha uzun “yağışsız-az yağışlı” dönemler geçirdiğimiz halde susuzluk sorunu hiç bu kadar hızlı artmamıştı. Buradan zaten kısıtlı olan su kaynaklarımızı iyi yönetemediğimiz sonucunu çıkarabiliriz. Bunun çeşitli nedenleri ve sonuçları var. Son 3 aylık kuraklığın en önemli sonucu toprağın nemini yeterince alamamış olması. Bunun sonucunda buğday ve ilgili ürünler, arpa, çeltik, mısır ve kırmızı mercimek üretiminde kısa dönem içerisinde sorun yaşayacağımızı öngörebiliriz.

Su, genellikle tarım (sulama), enerji sektörü, sanayi sektörü ve hane halkı kullanımı ile tüketilmektedir. Küresel olarak (ülkemizde de benzer) su kaynaklarının yaklaşık %69’u tarımsal amaçlarla kullanılmaktadır. Bu miktarı %19 ile sanayi sektörü (enerji, ticari ve endüstriyel sektörler) ve %12 ile hane halkı kullanımı izlemektedir.

Türkiye’ye düşen ortalama yağış miktarı 643 mm ile dünya ortalamasının oldukça altındadır. Türkiye su zengini bir ülke değil ve giderek bu konudaki sorunu ve stresi artacak gibi görünüyor. Yağışlardan çok büyük beklentimiz olamayacağını, sorunun çözümünü başka yerlerde aramak gerektiği gerçeği, bizi bugüne kadar neler yapmadığımızı düşünmeye sevk ediyor.

Tarım alanlarında yağmur suyunu yavaşlatacak, yayacak, yer altı sularını besleyecek önlemler alınmalı. Modern sulama teknikleri yaygın olarak kullanılmalı. Doğru yerde doğru tarım ürünleri üretilmeli. Kentlerimizin kuraklıkla mücadele-su kullanımı planı bulunmuyor. Belediyelerin tesisatlarındaki kayıp-kaçak oranlarının azaltılması gerek.  Kentleri sonsuza kadar büyütüp, oluşan yeni talebi karşılamaya çalışmak ne kadar doğru? Bu anlamda havzalar arasında su transferi yapmak sürdürülebilir bir çözüm değil. Yağmur suyu hasadı yapmıyoruz. Çatılarımıza-bahçemize düşen suyu sokaklara, kanalizasyona akıtıyoruz. Daha sonra temiz arıtılmış musluk suyu ile bahçe sulayıp araba yıkıyoruz. “İklim değişikliği var, kuraklık var” deyip işten sıyrılmak mümkün değil. Bu topraklarda su sıkıntısı hep vardı. Ancak görünen o ki iklim değişikliği nedeni ile giderek daha da hissedilir olacak. O zaman konuşarak vakit geçirmek yerine su tasarrufu ve suyu etkin kullanma konusunda bir seferberliğe ihtiyacımız yok mu? Son dönemde Korona virüs pandemisi nedeni ile yolların yıkandığını görüyoruz. Bir faydası var mı? Yoksa kendimizi rahatlatmaya yarayan bir israf mı? Koronavirus demişken, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay dernekleri (IFRC) federasyonu, yakın zamanda; İklim değişikliğinin, insanlık için Koronavirus’ten daha büyük bir tehdit oluşturduğunu ve aynı hızda mücadele edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. İklim değişikliği en yavaş ilerleyen ve ölümcül bir afettir.

 

Görüşlerinizi Paylaşın