X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Dünyanın Sonu Var!

Dünyanın Sonu Var!

 

 


Bültenimize kaynak oluşturan sağlık gibi, onun ayrılmaz parçaları çevre ve beslenme kavramları hakkında dünyada ve ülkemizde yer alan, ilgimizi çeken ve okumaktan keyif aldığımız başlıkları sizlere güncel olarak aktarmayı seviyoruz. Aşağıda derlediğimiz başlıklar bu kavramlar üzerine; küresel ısınma etkileri, çözüm arayışları hakkında. Ayrıca bir düşünür, çevre ve doğa dostu Sayın Prof.Dr. Kenan Mortan’a BM Genel Sekreteri’nin “Küresel Kaynama” sözü üzerine yazdığı yazısını sizlerle paylaşmamıza izni verdiği için teşekkür ediyoruz.

Bu bültenin yazılarını tamamladıktan hemen sonra Çanakkale Damyeri mevkiinde başlayan yangın şiddetli rüzgarın da etkisiyle hız kesmeden yayıldı ve içimizi kavurdu. Söndürme çabaları önce yetmedi, 2 bin 650 hektarı orman alanı olmak üzere 4 bin 80 hektarlık bir alanı etkiledi. Köyler boşaltıldı, binlerce insan tahliye edildi, doğadaki hayvanlar ağaçlarla birlikte yok oldu, köylerdeki hayvanların da pek çoğu kurtarılamadı. Maalesef iklim değişikliğinin yangınları tetiklemesi bir gerçek ama yangında yine insan hatası mevcut. Çıkan yangını hızla ve uçaklarla, arazözler, araç, iş makinaları ve personel ile söndürmek önemli. Ancak öncelik her zaman yangınları önlemek üzerine alınan karar ve planlarda olmalı. Hepimizin bu konuda duyarlılığı en üst noktada olmalı ki yangın daha çıkmadan söndürülebilsin!

DÜNYANIN SONU VAR!

Evren dediğimiz, tanımaya, görmeye bilmeye çalıştığımız yerde dünyamız. Dünya; üzerinde yaşadığımız bir yer olduğu, üzerindeki organizmaları tanıdığımız için, bizim için canlı bir alan. Ancak bu canlı alanın insanlık için sonsuz olmaması da bir gerçek.   Dünya, kendi yaşam serüveninde güneş sistemi içerisinde, diğer gezegenlerle olan ilişkisi ile ilerlerken, önemli olan insanların bu sürede nasıl yaşadıkları… 

İnsanlık tarihinde önemli bir yer tutan sanayi devrimi, insan algısında konfor olarak değerlendiriliyor, insanlar açısından ilerliyor, gelişiyor gibi ancak bunu kötü kullanabileceğimiz gibi iyi yönde de değerlendirebiliriz.

TEMA Vakfının “Çocuklar yaşamı doğadan öğrensin diye, binlerce umut yeşertiyoruz.” sloganı ile başlattığı destek çağrısı https://www.youtube.com/watch?v=YGVlPbaOzu4  bu açıdan çok önemli.  

Yeni jenerasyon önce doğayı tanıyacak, tanıdıkça sevecek, sevdikçe koruyacak. Kurum içi eğitimlerimizde de yer verdiğimiz “Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık.” kavramını bir kez de sizlere biz hatırlatmak istedik.

İklim Değişiyor, kuruyoruz, yanıyoruz, boğuluyoruz! Belki de donacağız!

Nedeni biz miyiz?

İklim değişikliğini ısı dalgaları, kuraklık dönemleri, fırtınalar gibi uç değerlerde meteorolojik olaylar üzerinden takip eden bir akademik iş birliği kuruluşu var World Weather Attribution. Bu kuruluş yayınladığı güncel bir raporda iklim değişikliğinin yarattığı izleri dünyanın her yerinden görülebildiğini açıklıyorlar. Bu raporda,  2023 temmuz ayının son 120,000 yılın en sıcak ayı olduğunu, Avrupa’nın 2,5oC, Kuzey Amerika’nın 2oC daha sıcak olduğunu, Çin’ise sera gazlarının etkisiyle sıcak dalgalarından 50 kat daha fazla etkileneceğini belirtiyorlar.

Çanakkale, Balıkesir, Çeşme, Bodrum, Kemer, Muğla, Rodos, Avrupa, Amerika, Afrika, Avustralya.

17 Ağustos 2023 tarihinde dünya üzerindeki, yangınlara ait 15 günü kapsayan harita görüntüsü…

 

Kaynak:

https://www.worldweatherattribution.org/analysis/heatwave/ https://edition.cnn.com/2020/09/19/us/california-fires-climate-change-migration/index.html  https://en.wikipedia.org/wiki/World_Weather_Attribution

https://firms.modaps.eosdis.nasa.gov/map/#t:adv;d:2023-08-03..2023-08-17;@0.0,0.0,3z

Küresel İklim Değişimi ile Mücadele

Uzm.Vet.Hek Yudum İki Yakın 

İklim değişikliği ile mücadele her yaşta eğitim ile mümkündür. Okullarda çocuklara ders müfredatı olarak konu anlatılırken, uygulamalı olarak tasarruf öğretilebilir, derslerde kullanılan malzemeler atık üretmemek için azaltılabilir, nasıl yapılacağı gösterilebilir.

Yıllar önce Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatının (UNIDO) bir proje kapsamlı gerçekleştirdiği atıkları tanıma eğitimine katılmıştım. Birkaç renk oyun hamuru yanında verdikleri hamur şekillendirici aparat ile katılımcılar olarak birer ürün üreticisi fabrikaya dönüşmüş, mümkün olan en fazla oyun hamurunu, aparatta en az atık bırakacak şekilde ürün elde etmeye çalışmıştık. Çok eğlendiğimi ve kendimi çevreyle barışık, dikkatli, tasarruflu biri olarak tanırken, o eğitim ile farkına varmadan ne kadar atık oluşturduğumu anlamıştım. Benzer düşünceler ile eğitim müfredatında konuyu ders olarak değil, yaşamlarının bir parçası olarak işleyen okullar ile ilgili aşağıdaki yazı ilgimizi çekti. Beğeneceğinizi umuyoruz.

Mayıs ayı sonlarında bir sabah, kağıtlarla süslenmiş neşeli bir sınıfta

Haziran 2020'de New Jersey, iklim değişikliğinin K-12 müfredatında her sınıf seviyesinde ve sosyal bilgiler, dünya dil dersleri, beden eğitimi ve sanat gibi daha az belirgin olanlar da dahil olmak üzere neredeyse her konuda öğretilmesini gerektiren eğitim standartlarını geçiren ilk eyalet oldu. Temmuz 2023’te Connecticut bu standartları kabul etti. Kalifornia ve New York eyaletleri de müfredatlarına bu standartları ekleyecek yakın zamanda. İklim değişikliğini öğrencilere oyun ve deneylerle aktararak konuyu bir ders olarak değil, yaşantımızın doğal parçası haline getirmek müfredatın temelini oluşturuyor.

Müfredat genelinde iklim değişikliğini öğretmenin hedefi; iklim değişikliğini önemsemek için "bilimi sevmeniz veya bilimde harika olmanıza gerek olmadığı" mesajını vermek ve “Bu bizim dünyamız. Burası bizim sevdiğimiz yer.” diyebilmek. İklim değişikliği İngilizce, matematik, sanat ve sosyal bilimler kapsamlarında öğretildiğinde, her öğrencinin bununla bağlantı kurmanın bir yolunu bulabileceği öngörülüyor.

Yazının tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.edutopia.org/article/teaching-climate-change-in-every-subject

İklim Finansmanı

Uzm.Vet.Hek Yudum İki Yakın 

Geçen sene yeni yıl bülteni için seçtiğimiz konular içerisinde COP 27 de alınan kararlara yer verip, son cümlemi de “Yeni yılda beklentim; COP görüşmelerinin, çevreye büyük oranda zarar verenlerin vicdanlarını rahatlatmak için sergilediği tutumları belgeledikleri bir platform olmaktan çıkıp, uygulanabilir çözüm odaklı kararlar ile çevre koruma bilinci oluşturmasıdır.” olarak yazmışım.

Pembe hayaller kurmaktan kimseye zarar gelmez.

Haziran ayında TÜSİAD AB Temsilciği Haftalık bülteninde yer alan: “AB, Avrupa Yatırım Bankası ve KfW Kalkınma Bankası Şili'de yenilenebilir hidrojen sanayisinin gelişimini desteklemek ve ülkenin 2050 yılına kadar %100 temiz enerji hedefine ulaşmasına yardımcı olmak amacıyla Yenilenebilir Hidrojen Finansman Platformu girişimi başlattı. Şili İçin Yenilenebilir Hidrojen Finansman Platformu, uygulayıcı kurum olarak CORFO aracılığı ile Şili Hükümeti’ne 200 milyon €'ya kadar finansman sağlayabilecek.” haberi “iklim finansmanı” kararının bir nevi uygulaması gibi.

Kaynak: https://ebulten.duzen.com.tr/one-cikanlar/cop-27-kasim-2022de-gerceklesti 

Fukuşima: Japonya'nın nükleer arıtılmış atık su planına ilişkin endişe ve öfke

Dr. Ayşe Ergüven

Japonya, Fukushima nükleer santraline ciddi şekilde zarar veren 9,1 büyüklüğündeki 2011 depremi ve ardından meydana gelen tsunamiden bu yana, biriken bir milyon tondan fazla arıtılmış atık sudan kurtulmak için bu suyu Pasifik Okyanusu'na boşaltmak istiyor.

BM nükleer gözlemcisi Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), Japonya'nın planını destekleyen bir rapor da yayınladı. Çin, her ne kadar Japonya'yı okyanusa "özel kanalizasyonu" muamelesi yapmakla suçlasa da onlar da bu tür işlemleri zaman zaman yapıyorlar ama yine de sesini en çok yükselten taraf Çin oldu.  Bu arada Japonya’dakiler de dahil olmak üzere balıkçılık ve deniz ürünleri endüstrisi grupları da tüketicilerin deniz ürünleri satın almaktan kaçınmalarından ve geçim kaynaklarının azalmasından korkuyorlar, haklı olarak.

Peki Japonya'nın nükleer atıklarla ilgili planı nedir?

Büyük bir felaket yaşayan Japonya kendince gerekli önlemleri aldığını ileri sürerek nükleer reaktörlerinin yakıt çubuklarını soğutmak için su pompalıyor. Bugüne kadar binden fazla tank dolduruldu. Bu tankların boşaltılması işlemi 24 Ağustos 2023 itibarı ile başlatılacak ve önümüzdeki 30 yıl içinde bu işlemin kademeli olarak yürütülmesi düşünülüyor.

Arıtılmış atık suyun bu şekilde suya salınarak yapılması nükleer santraller için rutin bir uygulama imiş. Gelişmiş Sıvı İşleme Sistemi (ALPS) aracılığıyla filtrelenmesine rağmen arıtılmış olduğu iddia edilen bu tür sular, her şeye rağmen, trityum ve karbon-14, hidrojen ve karbonun radyoaktif formlarını, içeriyor. Trityum ve karbon-14, aslında dünya atmosferinde doğal olarak oluştukları, su döngüsüne girebildikleri için suda ve doğal olarak canlılarda yaygın olarak bulunurlar. Suyun temeli hidrojen, maddenin temeli karbondur çünkü… Bu elementler radyoaktif denilen formlarında, çok düşük düzeyde radyasyon yayar, zararsızdır aslında, ancak her şeyde olduğu gibi burada da doz aşımı önemlidir! Suyu arıtan firma kullanılan sistemin güvenilir olduğunu savunsa da aksi durumda zararın çok büyük olması olasılığı, çevre duyarlılığı olanları ürkütüyor. Burada önemli bir kavram da bir nükleer santralin atığının herhangi bir atık gibi değerlendirilemeyeceği… Adı geçen her iki radyoaktif element canlı genetik yapısı yani DNA üzerinde değişiklik yapabilir çok kolaylıkla! Suyu salmadan önce nelere yol açabileceği konusunda yeterli veri toplanmadığı, araştırma yapılmadığı çok ciddi bir eleştiri konusu.

Daha az zararlı enerji üretimi sistemleri olabilir mi?

Evet, mesela füzyon enerjisi…Nükleer füzyon, moleküler olarak daha ağır elementler oluşturmak için hidrojen gibi hafif elementleri parçalamayı ve bu sayede büyük bir enerji patlaması açığa çıkarmayı içerir. Bu da düşük karbonlu bir enerji kaynağı olarak büyük bir potansiyele sahiptir. Bu, temiz enerji elde edebilme olasılığını artırır. Bu reaksiyonlar, sera gazı veya radyoaktif atığı yan ürün olarak salmaz. Deuterium ve tritium adı verilen ağır hidrojen formlarından oluşan bir kilogram füzyon yakıtı, 10 milyon kilogram fosil yakıt kadar enerji sağlar. Bu konuda yapılan araştırmalar ve denemelerde bu noktaya gelebilmek yetmiş yıl sürdü. Ancak bu deneyler, laboratuvar ortamında dahi olsa, füzyon reaksiyonunun kontrol edilebilir olduğunu da gösterdi. Füzyon enerjisi santralleri ve reaktörlerinin geliştirilmesi, enerji verimliliği ve temiz enerjinin sürdürülebilir olması için çok önemli bir gelişme. Hele zarar gören bir nükleer santralin zararını nasıl kapatılacağını bilemediğimiz bugünlerde.

 

Kaynak:

https://www.trtworld.com/science-and-tech/japan-to-release-fukushima-nuclear-wastewater-how-dangerous-is-tritium-13920947

https://www.bbc.com/news/world-asia-66106162

https://www.npr.org/2023/07/09/1186674909/what-to-know-about-japans-plan-to-dump-waste-water-into-the-ocean

https://www.iaea.org/sites/default/files/first_interlaboratory_comparison_on_the_determination_of_radionuclides_in_alps_treated_water.pdf

https://www.washingtonpost.com/climate-solutions/2023/08/06/nuclear-fusion-net-energy-gain-higher-yield/

 

 




 

 

 

Görüşlerinizi Paylaşın