Bilmecelerin Pandemisi
Bundan birkaç sene önce size bir bilmecem var, hadi bilin deseydim ve “Elle tutulmaz, gözle görülmez” diye başlayıp kopya vermek için “her şeyi alt üst eder”, diye ekleseydim bana vereceğiniz yanıt hiç kuşkusuz “Rüzgâr” olurdu. Ama bugün eminim herkes ağız birliği edip “Covid-19 Pandemisi” diyecektir.
Gerçekten de Covid-19 adlı elle tutulmaz, gözle görülmez virüs tüm dünyayı allak bullak etti. Tezat şekilde elle tuttuğumuz, gözle gördüğümüz ama yine de daha önce önemini fark etmediğimiz birçok olgunun varlığını da ortaya çıkardı.
Her şeyden önce kendi varlığımızın farkına vardık, ne de olsa kendimize ayıracak daha fazla zamanımız oldu. Sokağa çıkamadığımız sürede hem fiziksel olarak bedenimizle ilgilenebildik hem de düşünsel olarak kim olduğumuzu, nelerden hoşlandığımızı, aslında hep neler yapmak istediğimizi hatırladık. Eve kapandığımız o “yavaş çekim günleri” rüya görmek misali benliğimizi sağaltıcı bir dönemdi. Çevrimiçi mesleki toplantılardan arta kalan zamanda hep okumak isteyip de okuyamadığımız kitaplar, seyretmek isteyip de ertelediğimiz filmler, gidemediğimiz müzeler ve sergiler, dahası kimi çöpü boylayan ama hepsi de heyecan verici mutfak maceraları ile aslında farklı boyutta bir kaliteli yaşamı benimsedik.
Birlikte yaşamakta olduğumuz ailemizin daha önce bilmediğimiz yönlerini keşfettik, onları daha yakından tanıdık. Çevrimiçi programlar vasıtasıyla o dönemde yüz yüze görüşemediğimiz yakınlarımızın, dostlarımızın ve iş arkadaşlarımızın evlerinin en ücra köşesine göz gezdirdik. Çocuklarımız da arkadaşlarının ve öğretmenlerinin daha önce görmedikleri özel yaşamına şahit oldular. Tüm oturma veya çalışma odaları, bazı durumlarda yatak odaları ve hatta banyolar mahrem yaşam alanı olmaktan çıktı, sanal dünyanın cümle aleme açık sosyal alanı hâlini aldı. Diğer bir deyişle elle tutulur şekilde salgından dolayı eve hapsolmak paradoksal bir şekilde daha önce gözle görülmeyeni, kişisel-özel görünürlüğü arttırdı. Doğanın varlığını yeniden farkına varmamız da bu dönemde oldu. “Meğer gökyüzü ne kadar maviymiş, kuşlar ne güzel ötüyormuş, ağaçlar ve çiçekler ne güzelmiş”, diyenlerimiz oldu.
Tüm bu keşiflerdeki bilmece “daha önceleri neredeydim, neredeydiniz, neredeydiler?”, soruları oldu; “Nasıl oldu da gözümün önündekini görememiş, anlayamamışım?” Ancak, böylece bir yandan görülebilenler artarken diğer yandan da görülemeyenler ortaya çıktı. Örneğin maske arkasında saklı yüz ifadesini şiddetle merak ve heyecanla hayal eder olduk. Gerçekten de bir bilmece hâlini alan güncel olgu, yüzlerini görmediğimiz, ellerini sıkamadığımız yığınla insanla nasıl can ciğer dost olabildiğimiz idi. Maskenin daha uzun bir süre yoldaşımız olacağı belli olduğuna göre göz ifadesinden dudak okumayı öğrenebilsek büyük bir yol kat etmiş olacağız!
Öte yandan sağlığı etkileyen pandemi sırasında diğer sağlık sorunlarının nasıl halledilebileceği bilmecesi ise kısmen de olsa hızlı bir çözüme ulaştı: Çevrimiçi muayene! Çevrimiçi muayenenin ne kadar yararlı olabildiği sorusunun yanıtına gelince, tüm dünyadaki hekimler bu konuda şimdilik “yararlı” ve “yararsız” olmak üzere iki kutupta toplanmaktalar. İleride bu sorunun yanıtının ne olacağı bugün için bir diğer bilinemez ama bu soruyu asıl hastalara sormak gerektiği de bir gerçek bir gereklilik.
Pandemi konusuna bugün itibariyle bakacak olursak, PCR testlerinin, ayaktan-yatan-yoğun bakım hastalarının, vefat edenlerin, aşılananların ve aşılanmamaya kararlı olanların, olunması gereken aşıların sayılarının, antikor miktarları (ve dahi Düzen Laboratuvarlarına ziyaret sıklığı) hepsi ayrı ayrı gözle görülür muamma adeta.
Görüldüğü üzere pandemi hızlandırılırmış kurs misali kendimizi ve hayatı daha iyi algılamamızı, anlamamızı ve anlamlandırmamızı sağladı. O kadar ki “Gördüğümüz kadar düşünürüz”den “Düşündüğümüz kadar görürüz”e evrildik desek yeridir. Düşündükçe de sayısı artan soruların ortaya çıkarıp tüm dünyaya bulaştırdığı “Bilmecelerin Pandemisinde” bulunması en zor olan “Yarın ne olacak?” bilmecesidir. Belki de bilmecenin sırrı “Bugünde ve kendimizde” gizlidir!
Ne olduklarını kolayca bulabileceğiniz neşeli bilmecelerle dolu sağlıklı ve mutlu bir Yeni Yıl dilerim!
Prof. Dr. Pınar Aydın O’Dwyer