X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Uzamış COVID hastalığına ne yol açıyor? Hücresel ve moleküler düzeyde mekanizmalar

Uzamış COVID hastalığına ne yol açıyor? Hücresel ve moleküler düzeyde mekanizmalar

 

 

COVİD 19 enfeksiyonu sonrasında bazı hastalarda, özellikle kronik yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı, nefes darlığı ve psikolojik şikayetler gibi bazı hastalık belirtilerinin uzun süre devam edebildiği bilinmektedir. Bu durum "Persistan COVİD 19”, Uzamış COVİD 19, Post COVİD 19 şeklinde adlandırılmaktadır.  

Dünya Sağlık Örgütü  hastalık başlangıcından 3 ay sonra belirti ve bulguların devam etmesini “Uzamış COVİD hastalığı”  olarak tanımlar. COVİD 19'u belirtisiz veya hafif olarak geçirenler de dahil olmak üzere hastaların %30-60'ında COVİD sonrası durumlar görülmektedir. 

SARS-CoV-2 insan sağlığı üzerinde diğer solunum yolu virüslerinden daha büyük etkiye sahiptir, ancak bunun mekanizmaları tam olarak anlaşılmamıştır. Halen COVİD 19'un uzun vadeli sonuçları ve hastalığın moleküler temeli gibi sorulara yanıt aranmaktadır.

Uzamış COVİD semptomları ve çeşitli organlar üzerindeki etkileri şekilde gösterilmiştir.

COVİD sonrası gelişen durumların altında yatan patofizyolojik mekanizmalar tam olarak bilinmemektedir. 

SARS-CoV-2 enfeksiyonunda bağışıklık sisteminin aktivasyonu, reaktif oksijen moleküllerinin üretiminin artmasına, antioksidan rezervinin tükenmesine ve son olarak oksidatif stresin ortaya çıkmasına neden olur. Oksidatif stres koşullarında DNA hasarı artar ve DNA onarım sistemleri bozulur.

Uzun süreli COVİD'in muhtemelen birden fazla, potansiyel olarak örtüşen nedeni vardır. Uzamış COVİD hastalığına yol açan çeşitli hipotezler öne sürülmüştür: Dokularda SARS CoV-2'nin kalıcı rezervuarları ve buralardan sürekli olarak salınım;  Epstein-Barr virüsü (EBV) ve insan herpes virüsü 6 (HHV-6) gibi herpes virüsleri dahil olmak üzere bazı virüslerin yeniden aktivasyonuyla birlikte bağışıklık düzensizliği; SARS-CoV-2'nin virom dahil olmak üzere mikrobiyota üzerindeki etkileri; otoimmünite ve moleküler benzerlikler nedeniyle bağışıklık sisteminin tetiklenmesi; endotel disfonksiyonuyla birlikte mikrovasküler kan pıhtılaşması; ve beyin sapı ve/veya vagus sinirindeki işlevsiz sinyaller olarak özetlenebilir.

Virüslerin, kendi çoğalmalarını teşvik etme stratejisi olarak hücresel aktiviteleri ele geçirdikleri bilinmektedir. Viral enfeksiyonlar, otofaji yolu, ubikuitin-proteazom sistemi ve DNA hasar tepkisi dahil olmak üzere birçok hücresel yolu etkileyebilir. 

SARS-CoV-2'nin çeşitli hücresel yolları değiştirdiği bildirilmiş olup hücresel DNA üzerindeki etkisi ile ilgili mekanizmalar araştırılmaya devam etmektedir. Çalışmalar SARS-CoV-2'nin DNA hasarına neden olduğunu ve hücredeki DNA hasarı tepkisinde değişikliğe yol açtığını ve sonuçta DNA tamirinin bozulduğunu göstermiştir. Moleküler olarak; SARS CoV-2 içeriğindeki ORF6 ve NSP13 proteinleri, sırasıyla proteazom ve otofaji yoluyla DNA hasarı tepkisi kinaz CHK1'in bozulmasına neden olur. CHK1 kaybı, deoksinükleozid trifosfat (dNTP) eksikliğine yol açarak S fazı ilerlemesinin bozulmasına, DNA hasarına, proinflamatuvar yolların aktivasyonuna ve hücresel yaşlanmaya neden olur.

Genel olarak bulgular, SARS CoV-2'nin hem DNA hasarına yol açtığını hem de onarımını bozduğunu, sonuçta hücrelerin yaşlanmasına ve iltihaplanmanın yayılmasına neden olduğunu göstermektedir. 

COVİD sonrası gelişen durumların altında yatan temeller şimdilik bu mekanizmalarla açıklanmaya çalışılmakta olup araştırmalar devam etmektedir.

 

Prof. Dr. Canan Külah


 

Görüşlerinizi Paylaşın