X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Tam Kapanmanın Ruh Sağlığımıza Etkisi Üzerine…

Tam Kapanmanın Ruh Sağlığımıza Etkisi Üzerine…

COVID-19 pandemisi dünya genelinde sağlık, ekonomi ve sosyal refah sistemlerini şiddetli şekilde etkileyen önemli bir travmatik olay olarak bir yıldan uzun süredir hayatımızda.

Enfeksiyonun yayılım hızını yavaşlatılması için dünyanın neredeyse tüm ülkelerinde tam kapanma süreçleri yaşandı. Dünyada birçok ülke bu süreçleri başarı ile tamamlayarak tedbirlerde hafifletmeye geçerken, ülkemizde an itibariyle bu kapanma dönemlerinden birisinin daha içerisindeyiz.

Bu yazıda kapanma döneminin ruh sağlığımız üzerindeki etkilerine ve nedenlerine yer vermek istedik.

Öncelikle bu konuya ilişkin olarak 2020 yılı içerisinde İtalya’daki ilk kapanma döneminde 20720 kişi üzerinde yapılan bir çalışmanın en dikkat çeken verisini paylaşarak başlamak istiyorum. Bu çalışmanın sonuçlarına göre, psikiyatrik belirtilerin gelişiminin önlenmesine karşı koruyucu olarak belirtilen faktörler;
Kişinin kendi hayatından ve aynı evi paylaştığı kişiden memnuniyeti
Kalabalık aile yapısı

Aslında bu yönü ile bakıldığında sosyal bir varlık olan insanın, en yakınları başta olmak üzere, çevresi ile ilişkisini ruh sağlığımız üzerindeki olumlu etkilerini bir kez daha gözler önüne serildiğini görüyoruz.

Hayatımızda iken önemini çok da hissetmediğimiz bazı detayların, kapanma süreçlerindeki eksikliği ve bu eksikliklerin giderek artması muhakkak ki ruh sağlığımız üzerinde olumsuz etkiler meydana getiriyor. Sokaklarda yükselen insan ve müzik sesleri, elimizde bir kahve ile yeşilliklerde oturmak, arkadaşlarımızla kafede oturup sohbet etmek…. Belki bu sürecin sonunda sağlıkla ulaştığımızda artık anlamını daha da kavrayarak yaşayacağımız güzellikler olarak yer alacak yaşamımızda.

Pandeminin getirdiği birçok sıkıntının yanında bunlar da dert mi demeyelim. Sağlıkla nefes alabildiğimiz sürece kendi hayatımızdan zevk alacak bir yolu mutlaka bulmak zorunda olduğumuzla yüzleşmemizi öğretecek bu süreç bize.

Depresyon, anksiyete ve stres belirtilerinden koruyucu olduğu bilinen bu kendimizle yüzleşme sürecini, içimizdeki sıkıntıdan kurtulmanın ilk adımı olarak kabul etmek iyi gelecek.

Mesela kime?

Yıllardır aynı doz insülin kullanıyor olmasına rağmen, kan şekeri regülasyonunu düzenleyemeyen büyüklerimiz aslında bu sürecin stres tarafındaki fizyolojik süreçleri yaşıyorlar…

İşi olanlar iş çıkışı sosyalleşememenin, ev hanımlarının birçoğu en azından markete/pazara gidememenin, emekliler parkta arkadaşları ile sohbet edememenin, bu dönemde evde çalışmak zorunda olanlar eski ortamlarının ve yataktan çıkmak istemeyen genç arkadaşlarım gibi eski enerjilerinin eksikliklerini hissedenlere…

Bu süreçte işlerini kaybedenlerden, kronik sağlık sorunları nedeniyle hastaneye gidememenin sıkıntısını yaşayanlardan bahsetmiyorum bile. Hepsi depresyon ve anksiyete belirtilerini hissediyorlar…

Yukarıda bahsettiğim çalışmanın sonuçları da aynı şeyi söylüyor aslında. İşsizler, emekliler ve ev hanımlarının anksiyete ve depresif semptomları daha çok gösterdiği ortaya konmuş…

Ama bir şeyin nedenini bilmek, bizi çözüme götürecek çıkışı bulmanın en kritik parçası… Hepimiz beynimizde bizi mutlu eden hormonların salgılanması ile bu güzel hissi yaşıyoruz. Bu hormonların salınımının bir şekilde azalması ise depresyon, anksiyete ve stres olarak karşımıza çıkıyor. Yaşadığımız koşul her ne ise gelin hep birlikte, en azından bu süreç geçene kadar, elimizde olan imkanlar heybesinden bizi mutlu edecek bir çözüm anahtarı arayalım. Sağlıklı ruh halinin kapısını açacak bir anahtar…

 

Görüşlerinizi Paylaşın