X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Mikrobiyom (MİKROBİYOTA) Kolon Kanseri Ve Alzheımer İlişkisi, Alzheımer Ve Normal Yaşlanmaya Kısa Bakış

Mikrobiyom (MİKROBİYOTA) Kolon Kanseri Ve Alzheımer İlişkisi, Alzheımer Ve Normal Yaşlanmaya Kısa Bakış

Son yıllarda ve günümüzde sağlıklı yaşam için probiyotiklere duyulan ilgi giderek artmakta, probiyotiklerin sağlığımız üzerine yararlı etkileri ve mikrobiyota ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. İntestinal (bağırsak) mikrobiyota ile hastalıklar arasındaki neden-sonuç ilişkisi net olarak ortaya konulmaya çalışılmaktadır.

İnsan vücudunda 100 trilyon hücre bulunduğu tahmin ediliyor. Bunun 10 misli fazlası kadar da yararlı bakterilerimiz var. Vücudun deri, ağız, vajina, bağırsaklar gibi çeşitli bölgelerinde yerleşmiş bu bakterilere o bölgenin “florası”, yani son zamanlarda sıkça duymaya alıştığımız adıyla “mikrobiyota”sı deniyor. “Bağırsak mikrobiyotası” denildiği zaman ise bağırsaklarımızda yaşayan tüm mikroorganizmaları anlıyoruz, bunların ağırlığı yaklaşık olarak 2 kilogramı buluyor ve çeşitliliğin faydalı bir şey olduğuna inanan bazı çevrelerce hem işlevi hem de ağırlığı sebebiyle bir organ olarak kabul ediliyor.

Bağırsak mikrobik florası, besin maddesi işleme, bağışıklık sisteminin geliştirilmesi, antibiyotik dirençli mikropların kolonizasyonu ve tek başına metabolik sistemimiz tarafından gerçekleştirilemeyen çeşitli diğer konakçı faaliyetlerinin uyarılması nedeniyle insan sağlığı için önemlidir. Bağırsak mikrobiyomunun merkezi sinir sistemini etkileyebileceği, devamında da beyin fonksiyonlarını düzenleme ve dolayısıyla ruhsal duruma ve davranışa yol açabileceği bilinmektedir. İlginç bir şekilde, konaktaki bağırsak mikrobiyotasının, yaşamın sonraki evrelerinde stres tepkileri için önem taşıyan hipotalamik-hipofizer-adrenal aksın aktivitesini etkilediği bulunmuştur.

Çalışma sonuçları, Alzheimer Hastalığı’ nın (AH) belki de bağırsaklardan başlayabileceğini ve bağırsak mikrobiyotasındaki dengesizlikle yakından ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Kişiye özgü diyet veya faydalı mikrobiyotik girişimi yoluyla bağırsak mikrobiyota düzenlemesi muhtemelen AH için yeni bir tedavi haline gelebilecektir.

Yine son bilimsel yayınlar gözden geçirildiğinde, mikrobiyotadaki değişikliklerin kolorektal kanser ile giderek daha fazla ilişkili hale geldiğinin gösterilmesi önemlidir. Kolorektal kanserler, günümüzde en sık görülen kanserler içerisinde 3. Sırada yer almaktadır. Bağırsakta yaşayan bakteri, virüs ve mantarları da içeren 100 trilyonun üzerinde mikroorganizma vardır. Mikrobiyota, konakçının mikroorganizmaları ile çevreden gelen mikroorganizmalar arasındaki fizyolojik etkileşimden oluşur. Kişinin beslenme şekline, yaşam biçimine, geçirilen enfeksiyonlara bağlı olarak mikrobiyotadaki önemli değişiklikler, konakçı mikroorganizmalar ve çevresel olanların arasındaki simbiyotik ilişkiyi değiştirebilir, inflamatuvar barsak hastalıklarına (İBH) yol açabilir. İBH, kolondaki tümörlerin oluşumunu teşvik eder. Emülgatörlerinde bağırsak mikrobiyotasını etkileyerek kolorektal kanser oluşumuna neden olabileceği Georgia State Üniversitesi’ nde Biyomedikal Bilimler Enstitüsü’ ndeki araştırmacılar tarafından belirtilmiştir. Araştırmacılar, bir emülgatör alımının bağırsak mikrobiyotası bileşimini ciddi şekilde değiştirdiğini ve bu şekilde inflamasyonu teşvik ederek, epitel hücrelerinde değişiklik yaparak, kanser gelişimine uygun bir ortam yarattığını keşfettiler. Laboratuvarımızda bunu ortaya koymada yardımcı olma adına İBH, tripsin, elastaz, pankreatik elastaz, polimorfonükleer elastaz testleri ve kolon kanserlerinde genetik yük takibi yapılabilmektedir (Bkz. www.duzen.com.tr )

Bilim adamları fareler ile yapılan denemelerde, probiyotiklerin öğrenmeyi ve hafızayı arttırdığını ayrıca kaygı ve depresyonu azalttığını göstermiştir. İran’ daki Kashan Tıp Bilimleri ve Azad İslam Üniversitesi’ nden bir ekip tarafından yapılan ve Alzheimer hastalığı olan 60- 95 yaşları arasında 52 erkek ve kadın ile 12 hafta sürdürülen son çalışma, bu etkiyi insanlarla ilk ortaya koyan kişiler olarak öne çıkıyor. Çalışma grubu ikiye ayrılarak, yarısına her gün dört çeşit probiyotik ile zenginleştirilmiş 200 mililitre süt verildi. Bu probiyotikler Lactobacillus acidophilus, L. Casei, L. Fermentum ve Bifidobacterium bifidum’ dur. İkinci gruptaki kişilere ise sadece süt verildi. Tüm katılımcılar, kişinin hafızası, dikkat ve dil becerileri de dahil olmak üzere farklı zihinsel yeteneklerini ölçen bir testi tamamladılar. Testte ulaşılabilir en yüksek puan 30’ dur. Araştırmacılar, çalışma süresince probiyotik alan gönüllüler arasındaki ortalama puanın 8,7’ den 10,6’ ya yükseldiğini buldu. Diğer grupta normal sütün verildiği kişiler puanlarını 8,5’ dan 8’ e düşürdü. İki grup arasındaki sonuçların farkının anlamlı olduğunu söylediler. Probiyotik verilenler de insülin metabolizması ve lipid profillerinde de iyileşme oldu. Araştırmanın yazarı Kashan Üniversitesi’ nden Profesör Mahmoud Salami, yaptığı bir demecinde,” Bir önceki çalışmada, probiyotik tedavinin diyabetik sıçanlarda görülen bozulmuş uzaysal öğrenmeyi ve hafızayı geliştirdiğini, fakat şimdi probiyotik desteğinin bilişsel olarak bozulmuş insanlarda daha iyi kognisyon sağladığını ilk kez gösterdiklerini” söyledi.

Demansın en sık bilinen formu olan AH, kademeli bellek kaybı ve sonradan oluşan zihinsel ve davranışsal işlevlerde bozulma ile ortaya çıkan ilerleyici bir rahatsızlıktır. AH için birincil risk faktörü ilerleyen yaş olmasına rağmen, çoğu hastalar 65 yaş üzeridir. Şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, obezite, vasküler faktörler ve depresyon gibi diğer faktörlerde hastalığın patogenezinde rol oynar. Burada irdelenmesi gereken önemli bir nokta bellek kaybının yaşlanmaya bağlı normal bir süreç mi yoksa AH’ na bağlı bir durum mu olduğudur.

Kişiler yaş aldıkça, bazen bir kelimeyi, arabalarının anahtarlarını nereye bıraktıklarını veya dışarda rastladıkları komşularının adını unutabilirler. Bu küçük hafıza kayıpları normal karşılanabilir, dizlerde kireçlenme, ciltte kırışıklık, bulanık görme gibi yaşlanmanın normal bir parçası olarak görülebilir. Bunun önüne geçmek için kendinize notlar yazmanız, kelime oyunu veya bulmaca çözmeniz, anahtarlarınızı her gün aynı yere bırakmanız size yardımcı olabilir. Hafıza kaybına neden olan diğer koşullar, depresyon, ilaç yan etkileri, alkol kötüye kullanımı, yetersiz vitamin B12 veya tiroit hormon düşüklüğü, kronik hastalıklar, stres veya endişe kaynağı olabilecek eşin veya sevilen birinin kaybı, emekli olma durumu olabilir.

Önceden kendinizin yapabildiği görevler için ailenizin veya arkadaşlarınızın yardımına ihtiyaç duyuyor, detaylar için sürekli soru sormak durumunda kalıyorsanız, önceden kolay olan problemleri çözmede veya planlamakta sorun yaşıyorsanız, sayılar içeren şeyleri yapmakta zorlanıyorsanız, aylık faturalarınızı ödemek gibi, kendinizi bilmediğiniz ve oraya nasıl geldiğinizi hatırlamadığınız bir yerde buluyorsanız, nesneleri yanlış isimle çağırıyor, bir cümlenin ortasında duraklıyor ve neyi söylediğinizi bilmiyorsanız, hobilerinizi artık takip edemez durumdaysanız, yaşadığınız değişiklikler nedeniyle başkalarıyla vakit geçirmek istemiyorsanız, alışık olduğunuz durumlar değiştiğinde, kendi yaşam alanınızdan çıktığınızda kolayca üzülüyorsanız, sıklıkla kafanız karışık, kaygılı, şüpheci, üzgün veya korkulu iseniz endişe edebilir ve bu durum için mutlaka bir doktora görünmeniz faydalı olabilir.

KAYNAKLAR:

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/27604604. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/27566465. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24059313. http://www.webmd.com/alzheimers/news/20161114/probiotics-may-boost-alzheimers-patients-memory
http://www.webmd.com/alzheimers/guide/alzheimers-or-forgetful
https://med.news.am/eng/news/12398/food-additive-alters-gut-bacteria-to-cause-colorectal-cancer

 

Görüşlerinizi Paylaşın