X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

İklim Değişikliği, Polen Alerjileri ve Alerjik Rinit

İklim Değişikliği, Polen Alerjileri ve Alerjik Rinit

Hepimizin bildiği gibi iklim değişikliği ile birlikte bazı hastalıklarda artışlar görünmektedir. Solunum yollarını ilgilendiren alerjik hastalıklar ve astım bunlardan sadece ikisidir. Son 10-20 yıllık zaman dilimine bakıldığında alerjik solunum yolu hastalığı ve bronşial astımın görülme sıklığında önemli bir artış gözlenmiştir. Astım, alerjik ya da alerjik olmayan nedenlere bağlı olarak oluşabilir.

Yerkürenin karbondioksit (CO2) konsantrasyonundaki artış, küresel ısınma ve yağışlardaki değişiklikler soluduğumuz havada daha fazla ozon, polen, mantar sporları, ince partiküller ve kimyasalların oluşmasına, bunun sonucunda da akciğer ve solunum yollarında tahrişe ve zarara sebep olur. Kentleşme ve taşıt emisyon değerlerinin yüksekliği ve hava kirliliği,  kırsal alanlarda yaşayanlara oranla kentsel alanlarda yaşayan insanlarda daha yaygın olarak polen kaynaklı solunum yolu alerjilerinin görülmesine sebep olur.

Polen, bitkilerde üremeye yardımcı olan ama aynı zamanda duyarlı kişilerde alerjik reaksiyonları tetikleyen proteinlerle kaplı bir maddedir. Bitkilerin yüksek atmosferik CO2   seviyelerine tepkileri üzerine yapılan çalışmalar, bitkilerin gelişmiş fotosentez ve üreme etkileri sergilediğini ve daha fazla polen ürettiklerini gösteriyor.

Çevremizde sulu kırmızı gözler, burun akıntısı, hapşırma ve öksürük gibi aşina olduğumuz belirtileri gösteren insanları görüyorsak bu, şu an içinde bulunduğumuz baharın geldiğine işaret eder. Milyonlarca insan havadaki polenlerin tetiklediği mevsimsel alerjiden muzdarip olabilir. Bu durum sadece ilkbaharda değil aynı zamanda yaz ve sonbahar aylarında da olabilir. 

 

Alerjik rinit nedir?

 Alerjik Rinit: Halk dilinde saman nezlesi, bahar nezlesi olarak bilinir. Çoğunlukla bahar aylarında dış ortamda soluduğumuz havada bulunan polen, küf, toz, hayvan tüyü gibi maddelere karşı bazı kişilerin bağışıklık sisteminin aşırı tepki vermesi sonucunda oluşan immünglobulin E (IgE) aracılı tip 1 aşırı duyarlılık reaksiyonudur.

 

En bilindik olarak alerjik rinit (AR) olarak ortaya çıkan rinit hapşırma, burun tıkanıklığı, burun kaşıntısı ve burun akıntısı ile karakterize burun zarlarının iltihaplanmasıdır. Daha geniş kapsamlı olarak AR ’in belirti ve semptomları; hapşırma, burun, göz, damak ve kulakta kaşıntı, burun akıntısı, geniz akıntısı, burun tıkanıklığı, anosmi (koku alamama), baş ağrısı, kulak ağrısı, göz yaşarması, kırmızı göz, gözde şişlik, yorgunluk, uyuşukluk ve halsizliktir.

AR ‘in komplikasyonları arasında; akut veya kronik sinüzit, orta kulak iltihabı, uyku bozukluğu veya apne, ağızdan aşırı nefes almaya bağlı diş problemleri, damak anormallikleri ve östaki tüp disfonksiyonu olabilir. Fizik muayenede nasal crease denilen burun ucunun avuç içi ile sık olarak yukarıya doğru ovuşturulmasından kaynaklanan (alerjik selam) burun köprüsünün alt yarısında yatay bir çizgi dikkati çeker. Buna ek olarak gözlerde aşırı gözyaşı üretimine ve palpebral konjuktivada şişliğe bağlı Dennie-Morgan çizgileri yani alt göz kapağında belirgin kırışıklıklar, çizgilenme ve allergic shiners denilen vazodilatasyon ve burun tıkanıklığı ile ilişkili göz çevresinde koyu halkalar görülebilir.

Alerjik Rinit tanısına hangi laboratuvar testi ile ulaşılır?

AR ‘in tanısında kullanılabilen ana laboratuvar testleri alerji cilt testleri ve alerjen spesifik immünglobulin E (IgE) testleridir. Bunun yanında total serum IgE ve kan eozinofil sayımı da diğer faktörlerle birleştirildiğinde yardımcı olabilir.

AR tedavisi 3 ana bileşeni içerir.

1. Çevresel kontrol önlemleri ve alerjenden kaçınma; polen, toz, akar, küf gibi alerjenlere maruz kalmanın en alt düzeyde tutulması.

2. Farmakolojik tedavi; hastalar genellikle oral antihistaminikler, dekonjestanlar ya da her ikisiyle tedavi edilebilir, kronik semptomları olanlar için burun içine püskürtülerek kullanılan steroid daha uygun seçenek olabilir.

3. İmmünoterapi; bu tedavi yöntemi genellikle farmokoterapi ve çevresel kontrol önlemleri ile birleştirilir, diğer seçeneklere zayıf yanıt alındığında, eşlik eden komplikasyonların varlığında, daha ciddi hastalık tablosunda tercih edilebilir.

Alerjen immünoterapisinin semptomatik hastalık remisyonu ve rinitten astıma kadar alerjik hastalık ilerlemesini azaltma dahil olmak üzere klinik fayda gösterdiği kanıtlanmıştır. Alerjen immünoterapisi mevsimsel alerjik rinit, yıl boyu süren rinit, alerjik astım, böcek zehiri anaflaksisi gibi IgE aracılı alerjik hastalıkları olanlar için uygundur.

Çocuklar ve Alerjik Rinit

Çocukluk yaş grubunda AR hastalığı genellikle erken çocukluk döneminde ortaya çıkabilir. Ev içi ve ev dışı alerjenlere karşı bir IgE aracılı reaksiyondan kaynaklanır. En yaygın iç mekân alerjenleri aşağıdaki gibidir:

Toz akarları

Evcil hayvan tüyleri

Hamamböcekleri

Küfler

Polenler

 

Çocuklarda üst solunum yolları enfeksiyonlarının alerjide görülen belirtileri taklit etmesi tanıyı zorlaştırabilir. Çocuklarda AR ile bağlantılı olarak ortaya çıkan adenoid hipertrofi, astım, egzema, gastroözefageal reflü, kistik fibrosis gibi diğer tanılardan şüphelenilmelidir. Hastanın öyküsü ve belirtileri kuvvetli şekilde AR ’i çağrıştırıyorsa ilave teste ihtiyaç yoktur. Farmakolojik olmayan tedavide tuzlu su (salin) ile nazal irrigasyon (burun yıkama) hastalara fayda sağlayabilir.

Sonuç olarak alerjik hastalıklar genetik ve sürekli değişen çevre koşullarına bağlı kompleks etkileşimlerden kaynaklanır. Özellikle erken çocukluk yaş grubunda ailelerin farkındalık düzeyinin yüksek olması, alerjenin ortaya koyulması, bilinen alerjenden mümkün olduğunca uzak durulması, belirtilerin varlığında alerji ve immünoloji hastalıkları uzmanına başvurmak uygun seçenektir.

Uzm. Dr. Tahir İsmailoğlu

 

Kaynaklar:

https://www.medscape.com/viewarticle/911473

https://www.medscape.com/viewarticle/868631

https://www.medscape.com/viewarticle/861566

https://emedicine.medscape.com/article/134825

https://emedicine.medscape.com/article/889259

https://emedicine.medscape.com/article/1588289

 

 

Görüşlerinizi Paylaşın