X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

25 Nisan Dünya Sıtma Günü- Cumhuriyet Dönemi Halk Sağlığında Bir Başarı Öyküsü –Sıtma–

25 Nisan Dünya Sıtma Günü- Cumhuriyet Dönemi Halk Sağlığında Bir Başarı Öyküsü –Sıtma–

CUMHURİYET DÖNEMİ HALK SAĞLIĞINDA BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ –SITMA

25 Nisan “Dünya Sıtma Günü” vesilesiyle bu savaşı yürüten
kurucu Cumhuriyet’in fedakâr kadrolarını saygı ile anıyoruz.

 

Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşı sonrası küllerinden doğan yeni Cumhuriyet hükümetlerinin  önceliklerinden biri Anadolu’yu kasıp kavuran salgın hastalıklarla mücadelede olmuştur. Salgın hastalıklar içinde sıtmanın özel bir yeri vardır.

Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Ordusu sıtmadan büyük zarara uğramıştır. Ardından Hicaz, Irak, gibi sıtmanın oldukça yaygın olduğu bölgelerden dönen askerler, sıtma mikrobunun yurt içinde daha fazla ve hızla yayılmasına yol açmıştır. Gözlemlere dayalı olarak milli mücadele döneminde askerlerin %40'ının, halkın ise %50'sinin sıtma hastası olduğu tahmin edilmektedir. Atatürk’ün ve dönemin sağlık bakanı Dr. Refik Saydam’ın öncülüğünde cumhuriyetin kurucu kadroları sıtmanın çok önemli bir halk sağlığı sorunu olması yanında ciddi ekonomik kayıplara da neden olduğunu görmüşler ve bilimin ışığında akılcı ve tutarlı sağlık politikaları ile başarıya giden yolun taşlarını döşemişlerdir. Bu bağlamda sağlık hizmetlerinin batılı ve çağdaş biçimde gerçekleştirilmesi devletin görevleri arasında kabul edilmiş, çok büyük ekonomik sıkıntılar yaşanmasına rağmen, Cumhuriyet'in ilk yıllarında sıtma savaşı için önemli mali kaynaklar sağlanmıştır.

Toplumu sıtmadan kurtarmak için yasal düzenlemelere ihtiyaç olması nedeniyle Ankara Hükümeti sıtma mücadelesine özel kanunlar çıkarmıştır. Bunların ilki “Sıtma Mücadelesi Kanunu”dur. 26 Nisan 1926 tarihli ve 826 sayılı bu kanunda;

Enstitü, dispanser ve hastanelerde çalışacak tüm personel için sıtma dersleri açılması, 

Sıtma ile mücadele edecek kurumların sağlık bakanlığına bağlanması,

Bakanlığın gerek gördüğü zaman ve mahallerde bütün devlet teşkilatının mücadeleye iştirak etmesi,

Sıtma ile mücadele edilen yerlerde fakir halka, kinin ve sıtma ilacının ücretsiz dağıtılması,

Hastalığın yayılmasındaki başlıca etken olan sivrisineklerin üremesini sağlayan su birikintilerinin yok edilmesi,

 yer almıştır.

Bundan başka; sağlık teşkilatı, okullar, belediyeler ve köy ihtiyar heyetleri halkın sıtma konusunda bilgilendirilmesi ile görevlendirilmiştir. İlk olarak 1928’de Adana Sıtma Enstitüsü kurulmuş asker ve sivil tüm doktorların bu enstitüde sıtma stajı yapması sağlanmıştır. Adana Sıtma Enstitüsü, hastalığa karşı verilen mücadelenin merkezi haline gelmiştir. Mücadele merkezlerinin sayısı zaman içinde arttırılmıştır. Adana dışında; Eskişehir, Konya, Bursa, Manisa, Kocaeli, Samsun, Antalya ve İstanbul’da da sıtma enstitüleri açılarak, sıtmaya karşı mücadele eden kurumların sayısı 11’e yükseltilmiştir.

Yapılan bu çalışmalar neticesinde 1920’li yıllarda % 50 dolayında olan Türkiye’deki sıtmalı hasta oranı, 1940’a gelindiğinde % 11 seviyelerine düşmüştür. Bu düşüşte teşhis, tedavi ve eğitim hizmetlerinde görev yapan sıtma enstitülerinin payı oldukça fazladır. 1960’lı yıllara gelindiğinde sıtma hastalığı Türkiye’de hemen hemen kaybolma noktasına gelmiştir. Bunun üzerine sıtma mücadelesi için kurulan örgütler başka sağlık alanlarına kaydırılmıştır. Bugün Türkiye’de yerli sıtma vakaları yoktur ancak sıtmanın yoğun olduğu ülkelerle olan münasebetlerin artmasına bağlı ithal vakalar görülmektedir.  Ancak 1970’li ve daha sonra da 1990’lı yıllarda görülen yerli vakalardaki hızlı artış sıtma ile mücadelede hep tetikte bulunulması ve tedbirin elden bırakılmaması gerektiğini göstermiştir.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ait koşullar göz önünde bulundurulduğunda, bulaşıcı ve salgın hastalıklardan kurtulmak için verilen savaşın, düşmandan kurtulmak için gerçekleşen savaş kadar önemli bulunduğu görülmektedir.

Dr. Uğur Çiftçi

 

Görüşlerinizi Paylaşın