X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Kilomuzun da Sorumlusu Genlerimiz mi?

Kilomuzun da Sorumlusu Genlerimiz mi?

Çoğunlukla zihinlere ekmek, patates ve makarna gibi besinleri çağrıştırsa da karbonhidrat; kepekli tahıllar, sebze ve meyve gibi sağlıklı besinlerle de alınmaktadır. Karbonhidrat sağlıklı diyetin bir parçasıdır ve vücutta enerjiye dönüştürülen glukozu sağlar. Ancak, aşırı karbonhidrat almak genellikle obezite ile sonuçlanır. Göz ardı edilmemesi gereken soru: HERKESTE Mİ?

Çoğumuz, obez insanların yemek konusunda aşırıya kaçıp ve harekette minimalist davrandıklarına ve bu yönü ile iradelerinin sorgulanması gerektiğine inanırız. Bunun sonucu olarak da toplumlarda insanların yeme ve egzersiz hakkında kişisel seçimlerinin obezite salgınından sorumlu olduğuna dair genel bir kanı oluşmuştur.

Oysa yapılan popülasyon çalışmaları, obezite oluşumunda kalıtım veya genetik faktörlerin %25-40 oranında rol oynadığını göstermiştir. Obez kişilerin çocuklarında obezite diğerlerine göre 2-3 kat fazla görülür. Anne ve babanın her ikisinin de obez olması durumunda çocukların %80’inde erişkin obezite gelişir. Anne veya babadan biri obez olması durumunda bu oran %40’a, her ikisinin de normal kiloda olması durumunda ise %10’a düşer.

Obeziteden tek başına kişinin iradesinin sorumlu olmadığını gösteren bu verilerden sonra bu durumun genetik nedenleri yıllardır araştırılmaktadır. Bu konudaki araştırmalar obeziteden sorumlu olabilecek tekli/çoklu birçok genetik değişikliğin olduğunu ortaya koymuştur. Çok çarpıcı bir sonuç olarak, obezitenin %5’inin tek gen değişikliklerine bağlı olduğu görülmüştür. Yani obez insanların %5’i; sanıldığı gibi yeme ve egzersiz hakkında kişisel seçimlerinden değil, hücrelerindeki yaklaşık 40.000 genden bir tanesinde bir değişim meydana geldiği için kilo almaktadır!

Bu bilgilere ulaşılmış olması, neredeyse yüzyıldan fazla süre ile sağlık profesyonellerinin ısrarla savunduğu ve belki biraz da acımasızca yapılan “alınan kalori / atılan kalori” hesaplamalarının bireysel fark gözetmeksizin tutulabilecek bir çetele olmadığını gün yüzüne çıkarmıştır. Böylece enerji depolanması ve enerji harcanması ile ilgili hücresel süreçlerde iş gören enzimlerin bireyler arasında gösterebileceği farklar sorgulanmaya ve araştırılmaya başlanmıştır.

İnsanlarda obezite riskinin ilk güçlü genetik belirleyicisi olarak FTO (Fat mass and obesity-associated protein) geni mutasyonları suçlanmıştır, ancak bu değişimin obezite ile ilişkisinin mekanizması uzun süre aydınlatılamamıştır. Geçtiğimiz aylarda bilim adamları, FTO geninin aslında IRX3 adlı bir gen ile uzak bir gen etkileşimi olduğunu ve bu yeni genin obezite ile esaslı bir işlevsel ilişkisi olduğunu keşfetti. Chicago Üniversitesinden Doç. Marcelo Nobrega IRX3 geninin vücut kitlesini ve kitle dağılımını doğrudan kontrol ettiğini ve FTO geninin etkisinin ise bu gen üzerinden olduğunu açıkladı.

2007 yılında FTO geninin obezite ile ilişkisini ilk kez tanımlamış olan Mark McCarthy ve Andrew Hattersley ekibi 3 ay önce (Ağustos 2014) bu kez obezite ilgili bir gen daha tanımladılar: DYRK1B. Bu genin daha fazla çalışmasına yol açan değişimler obeziteye neden oluyor.

King’s College London ve Imperial College London'da bir “karbonhidrat yıkım geni” olduğu önermesi ile yeni bir çalışma başlatıldı. Araştırmacı ekip, karbonhidrat sindirici bir enzim yapmak için komut verme gücüne sahip bir genin keşfedilmesi ile bütün bu farklılıkların açıklanacağını öngörüyor. Bu varsayımsal genin daha az çalıştığı insanlarda, bazı yiyeceklerin sindirim etkinliğinin az ve bu yüzden obezite riskinin daha yüksek olacağı ileri sürülüyor.

Aslında karbonhidrat sindirici enzimleri biliyoruz. Bunların en majör etkililerinden amilaz, karbonhidratı yıkarak şekere dönüştürür. Şeker ise vücut tarafından enerjiye dönüştürülen güçlü bir yakıttır. Ağızda tükrük amilazı ile başlayan karbonhidrat parçalama süreci bağırsakta pankreas amilazı tarafından sürdürülür. Bu iki amilaz, sırasıyla AMY1 ve AMY2 genleri tarafından kodlanır. Çalışmalar daha az sayıda AMY1 gen kopyasına sahip olan insanlarda karbonhidrat yıkımının daha zor olduğunu göstermiştir. Bu bulgu insanların aynı tip ve miktardaki gıdaya fizyolojik olarak farklı tepki gösterdiğini net olarak ortaya koymaktadır.

Bugün gelinen noktada sonuçlar heyecan verici; popülasyon çalışmalarında yeme davranışını etkileyen minör etkili genlerden başlayan bilim serüveni, sindirimde rol oynayan ve etkisinin majör olması beklenen genlere kadar uzandı.

Bundan sonra izlenecek yol, sindirim enzimleri hakkında daha çok detay öğrenilmesine yönelik çalışmalarla, bunların obezite tedavisi için belirteç olarak nasıl kullanılabileceklerinin ortaya koyulması olacaktır. Yani gelecekte obez kişiye özgü diyet veya tedavi yaklaşımları gündeme girecek ve bu yaklaşımı basit bir kan ya da tükrük testi ile amilaz ve diğer olası anahtar enzimlerin seviyelerinin ölçümü şekillendirecek gibi görünüyor.

 

Görüşlerinizi Paylaşın