X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Kanserde Erken Tanının Önemi

Kanserde Erken Tanının Önemi

Kanserin en basit tanımı, vücudun herhangi bir yerindeki anormal hücrelerin kontrolsüz büyümesi ve çoğalmasıdır. Kanserde hastalık tedavi edilebilir düzeydeyken tanı konması anlamına gelen “erken tanı” hayati önem taşır. Her kanser türünde farklı uygulamalarla erken tanı şansı değişmekle birlikte genelde erken tanı için en önemli yaklaşım, hastadan alınan kapsamlı sağlık öyküsü, fizik muayene ve amaca yönelik doğru tarama testleridir. Tarama testleri, semptomlar ortaya çıkmadan önce bir kanserin var olma ihtimalini araştırmamızı sağlar. Yaş, cinsiyet, aile öyküsü, kişinin bireysel geçmişi, yaşam tarzı alışkanlıkları gibi faktörlere göre doğru tarama testleri seçilebilir. Tarama testleri genellikle kesin değildir; yanlış pozitif ya da negatif sonuçlar alınabilir. Sonuçların mutlaka daha ileri muayene ve testlerle teyit edilmesi gerekir.

Tanısı erken konduğunda kanserin tedavisi mümkündür ve seyri de iyi olacaktır. Ancak ne yazık ki kanser erken evrede pek belirti vermediğinden veya belirtileri çok genel olduğundan genellikle geç dönemde tanı konur. İngiltere’de yapılan bir çalışmada kanser tanısı alan kişilerin üçte birinin önceden hiç doktora gitme ihtiyacı duymadığı tespit edilmiştir.

ERKEN TANI İÇİN TARAMA TESTLERİ

Türkiye’de en yaygın olarak görülen kanser türleri erkekte akciğer, prostat, mesane ve kolon iken kadında meme, tiroid, kolon, mide ve uterus kanserleridir. Her biri basit tarama yöntemleri ile tanısı konabilen bu kanserlerin kanser otoriteleri tarafından yaş gruplarına göre tarama önerileri belirlenmiştir.

Kanserden, kişinin semptomlarına, fizik muayene sonuçlarına ve bazen tarama testlerinin sonuçlarına dayanarak şüphelenir. Ancak bazen yaralanma, inflamasyon gibi başka nedenlerle elde edilen röntgen görüntüleri kanser gibi algılanabilir. Kanserin varlığının doğrulanması, farklı tanı testleri gerektirir. Evreleme, kanserin ne kadar ileri olduğu, ne kadar büyük olduğu ve komşu dokulara mı, yoksa lenf bezlerine mi, yoksa diğer organlara mı yayılıp yayılmadığına karar verme aşamasıdır.

Tarama testleri, semptomlar ortaya çıkmadan önce bir kanserin var olma ihtimalini araştırmamızı sağlar. Tarama testleri genellikle kesin değildir; yanlış pozitif sonuçlar alınabilir. Sonuçların mutlaka daha ileri muayene ve testlerle teyit edilmesi gerekir. Diğer taraftan tarama testleri yanlış negatif sonuçlara da neden olabilir. Bu nedenle bir testin tarama testi olmasına karar vermek için yeterince spesifik ve sensitif olduğundan emin olmak gerekir.

KANSER TANI VE TEDAVİSİNDE MOLEKÜLER BİYOBELİRTEÇLERİN ÖNEMİ

Akciğer, kolon ve göğüs kanseri gibi kanserler sıklıkla hastalığın geç aşamalarında teşhis edilir. Kanser hastalarının hayatta kalmasını iyileştirmeye odaklanmış yoğun çabalara rağmen, genellikle kısıtlı bir iyileşme sağlanmaktadır. Erken tanı konusundaki başarısızlık genellikle düşük tedavi etkinliği ve kötü hastalık seyri ile sonuçlanır. Bu nedenle, kanser oluşumunun ve ilerlemesinin erken safhalarını karakterize eden bir sinyalin belirlenmesi, bu hastalığın ve hastalıktan ölümlerin sıklığını azaltabilir. Klinik araştırmaların bulguları, erken tanının kanser tedavisi için yeni ve verimli etkin maliyetli fırsatlar sunabileceğini göstermektedir.

Son 10 yıl içerisinde moleküler biyoloji alanında bir teknoloji devrimi yaşandı. Günümüzde, tek bir DNA molekülünü incelemeyi sağlayan PCR (polimeraz zincir reaksiyonu) yöntemleri rutin uygulamalara girdi. Özellikle DNA dizileme teknolojisinde yaşanan gelişmeler ile yeni nesil dizi analizi denilen bir platformun günlük kullanıma girmesi eser miktardaki DNA moleküllerini detaylı olarak inceleme olanağı sağladı. Ve bunların da yardımı ile tümör hücrelerinden kana karışan hücre dışı DNA moleküllerini inceleyerek söz konusu tümörün genetik/epigenetik yapısını inceleme şansına ulaşıldı.

Tüm bu gelişmeler kişiselleştirilmiş tıp alanında çığır açma potansiyeline sahip yeni bir uygulamanın hayal olmaktan çıkıp günlük hayatımız içerisine girmesini sağladı. Hasta kişilerden alınan kandan kanser belirteçlerinin taranmasını olanak sağlayan bu yöntem “likit biyopsi” olarak adlandırılmaktadır.

Bu yöntemde vücut içine veya doku içine girmeden, sadece az miktarda kan alınarak istenilen tüm kanser belirteçleri taranabilecektir. Ana hedef vücudun herhangi bir yerinde oluşan tümör dokusundan salınan DNA parçalarının yakalanmasıdır. Bu DNA parçaları “hücre-dışı dolanan tümör DNA” olarak da adlandırılmaktadır. Günümüzde bu teknoloji kanser için çeşitli laboratuvarlarda özellikle hastalığın izleminde kullanılmaya başlanmıştır.
Çok yakın gelecekte genetik mutasyonlar ve epigenetik imzalar yalnızca kanserin erken tanısında ve tarama programlarında kullanılmakla kalmayacak, aynı zamanda her birey için kanserin nasıl ilerleyeceğinin ve tedaviye nasıl yanıt vereceğinin öngörülmesini de sağlayacaktır. Ancak, genetik/epigenetik belirteçlerin iyi kullanılan biyokimyasal belirteçlerle kombine edildiğinde kanser tespiti için daha hassas ve özgün olacağı bilgisini de her zaman göz önünde bulundurmak gerekir.

Günümüzde kanserin takibi kadar tedavi kararında laboratuvar testleri giderek önem kazanmaktadır.

Hedefli hedefi protokollerinde seçilecek olan tedavi ajanının belirlenmesinde hedefteki değişikliğin kanser dokusunda saptanması gerekmektedir.

Özellikle akciğer, meme, kolon kanseri ve malign melanomda öne çıkan hedefli tedavi protokollerinde son zamanlarda PDL-1 proteininin tümör dokusundaki varlığının yeni bir hedefin tanımlanmasını sağlamıştır. Çeşitli kanser türlerinde PDL-1 artışının hastanın immuno-terapiye iyi yanıt vermesini sağladığı gösterilmiştir.

Kanserde önemi yeni belirlenmiş olan bu proteinin tedavi kararındaki etkisi bir sonraki bültenimizde geniş olarak işlenecektir.

Bazı kanser türleri için klinik bulgular ve kullanılabilecek tümör belirteçleri

 

Görüşlerinizi Paylaşın