X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Diyabetin Sıklığı Neden Artıyor?

Diyabetin Sıklığı Neden Artıyor?

İnsan vücudundaki tüm hücrelerin normal çalışabilmesi için şekere ihtiyaçları vardır. Şeker insülin adı verilen hormon ile hücre içerisine alınır. Eğer vücutta yeterli insülin yoksa veya vücut insülini kullanamıyorsa şeker kanda birikir ve diyabet oluşur. Diyabetin iki farklı türü vardır, Tip 1 ve Tip 2. Tip 1 diyabet genetik faktörlere bağlıyken, Tip 2 diyabete genetik ve çevresel faktörlerin birlikteliğinin neden olduğu düşünülmektedir. Diyabetin dünya üzerinde 382 milyon insanı etkilediği tahmin edilmektedir. Gestasyonel (gebelik) diyabet, gebe kadınlarda hamilelikleri boyunca %3 ila %5 oranında görülebilmektedir. Gestasyonel diyabeti olan kadınlar hayatlarının ileriki dönemlerinde tip 2 diyabet gelişimi için artmış riske sahiptirler. Diyabet görülme sıklığı, hareketsiz yaşam tarzı, artan obezite, sağlıklı olmayan beslenme alışkanlıkları nedeniyle artmaktadır.

Son yıllarda teknolojik gelişime paralel ortaya çıkan yaşam tarzı değişiklikleri; çocuklar ve yetişkinler arasındaki fazla kilolu/obezite sıklığında önemli artışları beraberinde getirmiştir. Obezite mevcudiyeti, yeni tanı almış erişkin diyabet vakalarındaki sıklık için neredeyse iki kat bir artışı göstermektedir (her 1.000 kişide 4,8 vakadan 9,1 vakaya artış tespit edilmiştir).

Diyabet sıklığını arttıran çevresel faktörler şöyle sıralanabilir:

Hormonal düzeni bozan maddeler: Çevremizdeki hormonal düzeni bozan kimyasallar, ilk olarak üreme organları ve doğurganlık üzerine olası etkileri açısından halk sağlığının dikkatini çekmiştir. Kimyasal açıdan çok çeşitli olan bu maddeler arasında östrojen reseptör agonistleri (dietilsitil besterol, bisfenol A [BPA], fitoöstrojen, genistein gibi), androjen reseptör antagonistleri (fitalatlar gibi) ve aril hidrokarbon reseptör agonistleri (dioksinler gibi) sayılabilirler. Örnek olarak, biberonlar da dahil olmak üzere polikarbonat plastiklerin yapımında kullanılmakta olan BPA, hormon regülasyonunu ve adiposit (yağ hücresi) farklılaşmasını bozması nedeniyle obezite gelişimi ile ilişkilendirilmiştir.

Sirkadyen ritim ve uyku: Kısa uyku süresinin fazla kilolu ve obez olma ile ilişkili olduğu ve diyabet gelişme riski için bir faktör olabileceği belirtilmiştir. Obstrüktif uyku apnesi ve diğer solunum ile ilişkili uyku bozuklukları fazla kilolu olma, obezite ve tip 2 diyabete eşlik eden rahatsızlıklardır ve kardiyovasküler riski en aza indirmek için tedavi edilmeleri gerekmektedir. Ek olarak, yakın zamanda yürütülen insan ve hayvan deneyleri de uyku bozukluklarının enerji dengesi ve insülin fonksiyonu ile ilişkili problemlere neden olduğunu veya mevcut problemi şiddetlendirdiğini göstermektedir.

Gıda alımı ve fiziksel aktivite:

İşgücünün ve zamanın aşırı değerlenmesiyle, evlerde ve işyerlerinde işgücünü azaltan ve zaman kazandıran teknolojilerin kullanımı ağırlık kazanmıştır. Fiziksel aktivite 1960 yılından bu yana sürekli azalmaktadır. Televizyon izleme ve bilgisayar kullanımına ayrılan zaman artmış, evden işe gitmek için yürüme ve/veya toplu taşıma araçlarını kullanmanın aksine kişilerin kendi araçlarını bu durumlar için kullanıyor olma oranları hızla artmış, bütün bu durumlar da beraberinde sedanter bir yaşam tarzını artırmıştır. Buna ek olarak, evin dışında hazırlanan gıdaların tüketimi o kadar artmıştır ki, günümüzde gıda harcamalarının yaklaşık yarısını oluşturmaktadır.

Obez veya kilolu (vücut kitle indeksi >=25 kg/m2) ve özellikle santral obezitesi (bel çevresi kadında >=88cm, erkekte >=102 cm) olan kişilerde, 40 yaşından itibaren 3 yılda bir, tercihen açlık kan şekeri ile diyabet taraması yapılmalıdır. Egzersiz, diyabetli olsun veya olmasın tüm bireyler için faydalıdır. Uzun süredir diyabeti olanlar veya diyabete ait komplikasyonları olanlar dahi egzersizden yararlanabilirler. Diyabetikler için egzersiz, kardiyovasküler iyilik hali ve kilo kaybı, kan basıncında düşüklük sağlar, lipid profili ve kan şekerini düzenler. Egzersiz, diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri ile birlikte yapıldığında tip 2 diyabetin önlenmesine yardımcı olur. Belirli bir süre için kalp hızını artıran uygun aerobik egzersizler diyabetliler için en uygun seçimdir. Yürüyüş yapmak, bisiklet sürmek, yüzmek, kürek sporu aerobik egzersizlere örnek olarak verilebilir. İyi kontrole sahip diyabetli kişiler genellikle egzersizin her türünü yapabilirler. Haftanın çoğu gününde yapılabilen 30 dakikalık egzersizler sıklık açısından yeterlidir. Yeni tanı almış diyabetiklerin %25'i sigara içen kişilerdir. Sigara içen diyabetli kişilerde sigara içmeyenlere göre kalp krizi ve inmeye bağlı ölüm riski daha yüksek olduğu gibi, yüksek LDL kolesterol düzeyi, kötü kan şekeri kontrolü, diyabete bağlı sinir hasarı, böbrek hastalıkları, periferik vasküler hastalıklar, ampütasyonlar ve ayak ülserleri de daha sık olarak görülmektedir.

Sonuç olarak diyabet sıklığının azaltılması için değiştirilebilir risk faktörleri arasında; beslenme, kilo alımı kontrolü, her gün düzenli egzersiz yapmak, kaliteli ve yeterli uyku ve sigarayı bırakmak gibi aktiviteler önem kazanmaktadır.

Ülkemizde diyabet prevelans çalışmaları TURDEP I ve TURDEP II çalışma grubunun verilerine dayanmaktadır. TURDEP-II çalışması ile Türk erişkin toplumunda diyabet sıklığının %13,7'ye ulaştığı görülmüştür. Çalışma sonuçlarına göre 40-44 yaş grubundan itibaren nüfusun en az %10'u diyabetlidir.

Kaynaklar:

  1. Environmental Influences on Development of Type 2 Diabetes and Obesity: Challenges in Personalizing Prevention and Management. Journal of Diabetes Science and Technology.

  2. www.uptodate.com

  3. TEMD, Diabetes Mellitus ve komplikasyonlarının tanı, tedavi ve izlem kılavuzu. 2014.

  4. Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışmaları: TURDEP-I ve TURDEP-II.

 

Görüşlerinizi Paylaşın