X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Carl Ebert’in Türkiyesi

Carl Ebert’in Türkiyesi

Yüzyılın faşist diktatörü III Reich-Aldof Hilter saf kan Ari ırkı projesini gerçekleştirmek için 6 milyonu aşkını Yahudi, Roman, engelli farklı din ve etnisiteden insanları katletti. Çağımızın soykırımının yaşandığı süre boyunca kimi bilim insanlarının Türkiye’de istihdam edilmesini için alt yapı hazırlandı. Katliamdan kurtulan şekçin bilim insanları Türkiye’de pozitif bilimin alt yapısının oluşturulmasında önemli rol oynadılar. Bu süreçte Dış İşleri Bakanı Numan Menemencioğlu önemli bir insanı sorumluluk üstlendi.1

Bu trajediye dair, Prof Albert Einstein Atatürk’e bir mektup gönderdi:

““Ekselansları,
OSE Dünya Birliği’nin şeref başkanı olarak, Almanya’dan 40 profesör ve doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye’de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler, Almanya’da yürürlükte olan yasalar nedeniyle mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler. Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda başvuru arasından seçilmişlerdir. Bu bilim adamları, bir yıl müddetle, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler. Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etme cüretini buluyorum.
Ekselanslarının sadık hizmetkârı olmaktan şeref duyan,
Prof. Albert Einstein”

Albert Einstein’nın iletisine yanıt Başbakan İsmet İnönü’de gelir:

“Saygıdeğer profesör,
İktidardaki hükümetin politikası gereği Almanya’da bilimsel ve tıbbi çalışmalarını yerine getiremeyen 40 profesör ve doktorun Türkiye’ye kabulünü dileyen mektubunuzu aldım. Bu beylerin hükümetimiz kuruluşlarında bir yıl ücretsiz çalışmayı kabul ettiklerini gördüm. Teklifiniz çok çekici olmasına rağmen ülkemiz kanun ve nizamları gereği size olumlu cevap verme imkânı göremiyorum. Saygıdeğer profesör, bildiğiniz gibi şu anda 40’tan fazla profesör ve doktor istihdam etmiş durumdayız. Çoğu benzer nitelik ve kapasitede olan bu şahıslar da aynı politik şartlar altındadırlar. Bu profesör ve doktorlar burada geçerli kanun ve şartlar altında çalışmayı kabul etmişlerdir. Şimdiki halde, çeşitli kültür, dil ve kökenlerden gelmiş üyelerle çok hassas bir oluşum geliştirmeye çalışıyoruz. O nedenle içinde bulunduğumuz şartlar gereği daha fazla personel istihdam etmemizin mümkün olmadığını üzülerek bildiririm.
Saygıdeğer profesör,
Arzunuzu yerine getirememenin üzüntüsünü ifade eder, en iyi duygularıma inanmanızı rica ederim.”
İsmet İnönü2

CARL EBERT, HİTLER KARŞITI BİR HUMANİST TÜRKİYE’de

Cumhuriyetin değerli kültür sanat uzmanı Cevat Memduh Altar Carl Ebert’in yaşamını şöyle özetliyor:

“ Carl Ebert, 20 Şubat 1887’de Berlin’de doğmuş, 14 Mayıs 1980’de Los Angeles’te ölmüş, Alman tiyatro oyuncusu, eğitmeni, tiyatro ve opera yönetmenidir.

            1909-1914 yılları arasında oyunculuk eğitimi aldığı Max Reinhardt Tiyatro Sanatı Okulu’ndan mezun olan Ebert, ilk olarak Alman Ulusal Tiyatrosu’nda rol alarak sanat hayatına başladı. Berlin ve Frankfurt’ta kurduğu sanat okullarında yönetmen ve oyuncu olarak görev yapan Ebert, bir süre sonra operaya geçerek Berlin Şehir Operası’nda pek çok eseri başarıyla sahneye koydu. Daha sonra Arjantin’e giderek, oradaki Alman Tiyatrosu’nun başına geçti, ülkenin önemli bir sanat kurumu olan Teatro Colon’da görev yaptı, ayrıca İngiltere’de Glyndebourne Mozart Festivalleri’ni yönetti.

            Hitler rejimine karşıt olduğu için Almanya’yı terk eden Ebert, Atatürk’ün müzik devrimi çerçevesinde Paul Hindemith’in önerisi üzerine davet edildiği Ankara’ya gidip sürekli görevi kabul ederek, 1936-1945 yılları arasında hem danışman, hem de tiyatro ve opera yönetmeni olarak kesintisiz dokuz yıl çalıştı; Ankara Devlet Konservatuvarı’nın tiyatro ve opera bölümlerini kurdu ve Devlet Tiyatrosu ve Operası’nın kuruluşuna çok büyük katkıda bulundu; konservatuvarın bünyesi içinde kurduğu Tatbikat Sahnesi ve Opera Stüdyosu’nda sayısız öğrenciler yetiştirerek tiyatro ve operanın Türkiye’de kurumsallaşmasını sağladı.

            1948-1954 yılları arasında Los Angeles’te tiyatro öğretmenliği yapan Ebert, daha sonra uzun yıllar Berlin Devlet Operası’nın yönetmenliği görevini yürüttü.“3

Carl Ebert Yahudi değildi. Aktivist ve humanist Prof Carl Ebert, Almanya’da faşist rejimin bir parçası olmak yerine Türkiye’de zor koşullarda çalışmayı tercih etti. Ebert’in yetiştirmiş olduğu öğrenciler arasında “Aydın Gün, Cüneyt Gökçer, Mahir Canova, Handan Ertuğrul, Jale Uzman, Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Macide Tanır, Haldun Maralı, Şeref Gürsoy, Tekin Akmansoy, Salih Caner, Nüzhet Şenbay...” yer alır. Prof Carl Ebert, devlet konservatuarının temelini atarak, usta çırak ilişkisiyle süre gelen geleneğe uzun soluklu, bilimsel bir yaklaşım getirir. Öğrencilerin Mahir Canova, Prof Ebert hakkında şunları söylüyor: “ Ebert’ tin Türkiye’ ye gelişi:

ATATÜRK Musiki Muallim Mektebinin görevini tamamladığını bunun yerine bir Müzik Akademisinin kurulması gereğine inanmaktadır. Bunu da Türkiye Büyük Millet Meclisinin Ekim 1934 açılış konuşmasında “Ankara’da bir Milli Muziki Akademisi kurulacaktır” diye müjdeler. Hazırlıklara başlanır. Öncelikle bu işe ön ayak olabilecek isimler belirlenir. Yurt dışına elçiliklere haber verilir. Hemen hemen her ülkeden isimler araştırılır. Almanya’daki Türk sefiri Paul HINDEMITH’i önerir. Yalnız o tarihlerde HINDEMITH ile Hitler’in arası iyi değildir ve evinde inzivaya çekilmiş kimse ile görüşmemektedir, daha doğrusu korkmaktadır. Büyük elçi kendisine teklifi götürünce bunu Hitler’in bir oyunu olarak düşünür ve kabul etmez. Uzun süren yazışmalardan sonra hem Hitler ve hem de HINDEMITH ikna edilir ve böylelikle Ankara’ya gelir.

1936 yılında Paul HINDEMITH’in önerisiyle Alman sahne adamı Carl EBERT Ankara’ya çağrılır ve konservatuvarın sahne sanatları bölümü kendisine teslim edilir. Ebert, bu görevi 1939 yılına kadar aralıklarla sürdürür, İkinci Dünya Savaşı başladıktan sonra Ankara’ya yerleşir. Konservatuvar 1940 yılında ilk mezunlarını verir. 1940 yılının 21 Temmuz günü EBERT, okulun mezunları ve öğretmenleri ile bir gece hazırlar. Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ’nün de hazır bulunduğu gece için iki oyun hazırlanmıştır. W. A, MOZART’ın Bastien und Bastienne operası ve G. PUCCINI’nin Madama Butterfly operası. Bu oyunlar Tatbikat Sahnesinin öneminin ve de gereğinin anlaşılmasında büyük rol oynamışlardır.

Not: Bu küçük bilgiyi Prof.Yalçın Davran’ ın yazılarından toparlamaya çalıştım. Konservatuvarın kuruluş yıllarıyla ilgili daha detaylı bilgi için bakabilirsiniz;                                                                                                      "Cumhuriyetten Günümüze Türk Operasının Dünü, Bugünü ve Geleceği" Prof.Yalçın Davran4

Ebert’in kültür sanat dünyasına ve akademik hayata katkılarını yatsınamaz. Bu bağlamda, Prof Carl Ebert’in 120. Doğum yılında özel bir anma programı tasarladım. Konservatuvarın ilk dönem öğrencileri hocalarını anlatıp Carl Ebert ile ilgili bir farkındalık yarattılar. Carl Ebert’in 120. Yıl Anma programı gazeteci, yazar Hıncal Uluç şöyle değerlendirdi:

“Carl Ebert 120 yaşında!..

CARL Ebert, Hitler'in faşist devletinden kaçıp Türkiye'ye gelen ve Türk opera ve tiyatrosunu ve de konservatuvarı kuran adam..
Doğumunun 120'nci yılında İstanbul'da anıldı. Bir avuç seyirciyle.. Utandım, Ebert'in anısından değil.. Vefa duygusunun kalmayışından..
Ebert'in ilk öğrencilerinden üç kişi kalmış hayatta.. CüneytGökçer, Macide Tanır, Nermin Sarova.. 
Ben o sınıfın bütün öğrencilerini, tiyatromuzun devlerini izleme şansını buldum, 50 ve 60'lı yıllarda.. Başta büyük Şahap, Şahap Akalın olmak üzere.. 
Cüneyt Bey'in yıllar önce Ebert'e yazdığı mektubu eşi Ayten Gökçer okudu.. Cüneyt Bey rahatsızlanmış, gelememiş.. Harika bir yazıydı aslında, Ebert'i ve anlamını anlatan.. Artık başka söze de pek gerek yoktu.
Sonra Macide Tanır çıktı sahneye.. Büyük Macide.. Dev Macide.. Nasıl muhteşemdi gene, gencecik bir liseli kızken başlayan tanışmalarını anlatırken.. Nasıl şirin, nasıl tatlıydı, övünerek değil, kendisiyle alay ederek hikâye ederken o günleri.. Büyüklüğün ne olduğunu bir kez daha gösterdi Macide..
O gece orada olan Prof. Mesut İktu'dan ben konuşma değil, Ahmet Adnan Saygun'dan bir Köroğlu Güzellemesi okumasını beklerdim. Daha bir Ebert olurdu.. "Klasikleri, batılılarıuygulama yetmez. Türk Opera ve Tiyatrosu'nu millileştirmeniz de lazım" diyen Ebert'in yolunda olduğumuzu gösteren. 
Suat Arıkan harika aryalar söyledi.. Nasıl şık, nasıl yakışıklı, nasıl iyi oyuncu ve şarkıcıydı, sahnede.. 
Bu adamı müdür yapıyor, kâğıt imzalatıyoruz, sahnede harikalar yaratacak, birinci sınıf operalar ve müzikaller oynayacakken.Alman Konsolosu hemen gitti.. Uzayıp giden Türkçe konuşmalardan mı sıkıldı, yoksa, Hitler ve faşist Almanya vurgularından mı alındı bilmem.. 
Bildiğim gece düzenlemek için aylardır koşuşan vefalı Emre Erdem'e teşekkür etmenin şart olduğu..5

2015 senesinde Carl Ebert’in adına kurmuş olduğumuz ne bir arşiv, enstitü var. Onun adı herhangi bir kürsüde, tiyatro sahnesinde yer almıyor. Oysa ki, her tiyatro-opera sanatçısında onun emeği var. Prof Carl Ebert, kültür tarihimizde dönüm noktasıdır.

Emre Erdem

ITI UNESCO Avrupa Kültür Başkentleri Büyükelçisi

1 http://www.gazetebilkent.com/2014/05/06/ikinci-dunya-savasi-avrupasinda-turkiye-ve-yahudiler/

4 http://www.civancanova.net/html/mahircanova.html

5 http://arsiv.sabah.com.tr/2007/12/04/haber,F68D984CD1154C1EAE2E1F3ED6DA46F4.html

 

Görüşlerinizi Paylaşın