X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Beslenme Seçimimizdeki Acı Gerçekler

Beslenme Seçimimizdeki Acı Gerçekler

İçerisinde bulunduğumuz yüzyılın en büyük çelişkilerinden biri, hızlı yaşam koşullarına ayak uydurmaya çalışırken, özenli ve süreli almamız gereken günlük beslenme ihtiyacımızı, sağlıksız ve çabuk tüketilen, kolay ulaşılabildiğimiz hazır gıdalardan sağlamaya çalışmak. Hatta daha ileriye giderek, sağlıklı beslendiğimiz duygusuyla sebze ve meyvelerin yararlılığını “fast food” seviyesine indiriyoruz. Tükettiğimiz gıdaların seçiminde acı tada sahip birçok meyve ve sebzeyi çocuklarımıza sevdirmek için, daha tatlandırılmış formları marketlerdeki yerlerini alıyor ancak durum sandığımız gibi değil.

Sebze ve meyvelerin tadındaki acılığını gidermek için kullanılan kimyasallar onları kalitesiz gıdalara dönüştürüyor. Yeşil çay, siyah çikolata, kırmızı şarap veya brokoli gibi besinlere acı tat veren kimyasallar ise sağlık açısından pek çok fayda içeriyor.

Acılığı giderilmiş sebze ve meyveleri tüketerek de hayatta kalınabilir ancak sağlıklı bir hayata sahip olunamaz. Bu bilinç ile gıda seçimi ve kullanımındaki yanlışlıkları düzeltmeliyiz. Tatlandırılmış gıdalar bize hazır enerji kaynağı sunmakta ve acı lezzete karşı geliştirdiğimiz savunma bilinci, bize onların zehirli olduğu düşüncesini aşılamaktadır. Oysa acı tada sahip bitkisel gıda kaynakları doğal pestisit görevi görmekte, bitkileri yetiştikleri ortamdaki bakteri, böcek ve diğer memelilerden gelebilecek zararlara karşı korumaktadır.

Birçok gıda ürününde olduğu gibi Brüksel lahanası ve kahveye de acı tadını veren binlerce besleyici maddenin varlığı yakın zamanda tanımlanmıştır. Bu maddelerin yüksek dozlarının toksik etkisi olduğu bilinmesine rağmen, yeni elde edilen kanıtlar düşük dozlarının sağlık yönünden faydalı olduğu göstermektedir. Az bulunan beyaz greyfurt bu duruma güzel bir örnektir. Tadının acılığını veren başlıca flavanoidi olan narinjin, anti ülseretif ve antiinflamatuvar özelliklere sahiptir. Aynı zamanda göğüs kanseri hücrelerinin gelişimini durdurur ve cervical kanser hücrelerinin kendini sağlayan mekanizmayı uyarır. Daha tatlı türevleri olan pembe ve kırmızı greyfurtlarda ise bu görev daha azdır. Toksik ajanların düşük dozlarına uyum sağlamada bir fenomen kabul edilen ve Hormesis olarak adlandırılan bu durum; toksik maddelerin düşük konsantrasyonlarında yaşamı devam ettirebilmeyi ve bu maddelere karşı geliştirilen adaptasyonu açıklamak için öne sürülen bir kavramdır. Kısaca, toksik molekül ve ortam şartlarının hem yaşamı destekleyici hem de yok edici iki zıt etkiye sahip olduğunu ifade eder. Toksik ajanların düşük dozları ile aktifleşen hormesis mekanizması ile hücrelerde adaptif cevap gelişmesinde koruyucu proteinler, antioksidan enzimler ve şaperon proteinleri rol alır. Hormetik uyaranlara bağlı olarak artış gösteren bu moleküller, hücrenin ayakta kalmasını destekler. Son yılların popüler deyimi ile: Bizi öldürmeyen şey, güçlendirir.

Çağımızın en tehlikeli hastalıklarından olan kanserin oluşmasında tükettiğimiz gıdaların hazırlanma şekli de önemlidir. Yoğun yaşam temposuna yetişmeye çalışırken ayaküstü yediğimiz bir sosisli sandviç uzun vadede sağlığımız için ciddi bir tehdit unsuru olabilir, kolon kanserine yakalanma riskimizi artırabilir. Amerikan tarzı yemeklerin, söğüş etlerin veya sosisli sandviçlerin yapımında kullanılan koruyucu maddelerin içerdiği nitritlerin kansere sebep olduğu bilinmektedir. Tütsülenmiş veya yüksek ısıya maruz bırakılarak pişirilmiş gıdalarda bulunan polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAHs) da tıpkı pestisitler, insektisitler, metaller gibi insan sağlığı için toksik ve kanserojen etkiye sahiptir.

Hızlı ve sağlıksız gıda tüketiminin özellikle 11-21 yaş arası genç nüfusta obezitenin büyüyen bir epidemi olarak görülmeye başlamasında da etkisi bulunmaktadır. Amerikan Pediatri Akademisi doktorlara, çocuk ve gençlerin muayenelerinde kolesterol seviyesinin de takibini önermektedir.

Kaynaklar

 

Görüşlerinizi Paylaşın