X
Kelime:
Kategori:
Tarih:
RadDatePicker
Open the calendar popup.
ile
RadDatePicker
Open the calendar popup.
 

Demokrasiyi ve Cumhuriyetimizi İçselleştirmek

Demokrasiyi ve Cumhuriyetimizi İçselleştirmek

29 Ekim 1923 Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşu ve bu topraklardaki paradigma değişiminin başlangıç tarihi. Merkeziyetçi imparatorluk geleneğinden, her bir ferdin yönetim üzerinde söz hakkının olduğu demokratik bir yönetim anlayışına geçişin ilk ve en önemli adımı. Peki bu her açıdan devrimsel, devasa adımın sonrasındaki demokratik kazanımlar; hedeflenen doğrultuda gerçekleşebildi mi? Bulunduğumuz noktadan 97 yıllık bir gözden geçirmeyi kapsayacak biçimde geriye baktığımızda, olmamız gereken demokratik çizginin gerisinde kaldığımızı destekleyen verilerle karşılaşıyoruz.  Bu durumun sebeplerinin farkında olmak, her şeyden önce “Neden gereken yönde gelişemedik, hatta neden negatif yönde bir ivmeyle seyrettik?” sorularını sormak; bundan sonrası için bize iç görü, eleştirel bakış açısı, kanıta dayalı analitik sorgulama, çözüm üretme ve harekete geçme konularında bir başlangıç şansı yaratabilir.

Cumhuriyet ve Demokrasi’nin en yalın tanımlarını anlamakla işe başlayabiliriz:

Cumhuriyet, ulusun egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği temsilciler aracılığıyla kullandığı devlet biçimidir.

Demokrasi, siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimidir.

Genç Türkiye Cumhuriyeti ilk kurulduğunda her yurttaşına, her alanda eşitlik sunmayı temel önceliklerinden biri olarak görmüştü. Günümüzde en büyük ve tehlikeli kayıpların yaşandığı alanlardan biri olan kadın haklarının tesisi konusunda genç cumhuriyetin çabaları, eşitlik gayesinin önemli bir yansımasıdır. 3 Mart 1924'te Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulü ile tüm eğitim kurumları Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlanırken, kız öğrenciler da erkeklerle eşit haklarla eğitim görmeye başlamışlardır. Kadınlar 1930 ‘dan itibaren yerel seçimlerin çeşitli kademelerinde, 1934’de milletvekili seçimlerinde, birçok Batı ülkesinden daha önce, seçme ve seçilme hakkı kazanmışlardır. 1936’daki İş kanunu kadınların iş hayatında da var olmalarına fırsat tanımıştır.

Özgür yargı, yargı karşısında eşitlik, eğitimde fırsat eşitliği, girişimciliğin ve özel yatırımcılığın devletin desteğiyle teşviki, özgür irade ve ifade hakkının sivil toplum kuruluşları ve özgür basın aracılığıyla, laiklik ilkesi ışığında, dogmalardan arınmış bir düzen içinde hayata geçirilmesi;  cumhuriyetten beklenen kazanımlardı.

 Kronolojik olarak;  tek partili sistem, cumhuriyet devrimlerinin halkın belli kesimlerince içselleştirilememesi,  ikinci dünya savaşının baskısı , çok partili sisteme geçişte çalkantılar ve  popülizmin cumhuriyetin temel varlık nedenleriyle çatışması, farklı siyasi fikirlerin renkli ve üretken bir fikir iklimi yaratmak yerine toplumda kutuplaşmalara yol açması, kendinden olmayanı ötekileştirme, darbeler, sıkıyönetimler, komşularla yaşanan ilişkilerdeki sorunlar, sonuca ulaşmayan AB entegrasyon süreci ve son olarak siyasi İslam’ın hakimiyeti ; cumhuriyetin büyük sınavları olmuştur.  Bu sınavlardaki küçük ya da büyük başarısızlıklar; kaynak israfı, ekonomik ve teknolojik geri kalışın yanı sıra, toplumun eğitiminde; zihinsel ve ahlaki tekamülünde de hasarlar meydana getirmiştir. 19 Mayıs 2019 tarihli bültenimizde de yer verdiğimiz üzere: Günümüzde demokrasinin ve şeffaflığın hâkim olduğu toplumlarda artan eğitim ve refah düzeyiyle paralel biçimde, insan sağlığının yaşadığı çevreyle bir bütün olduğu algısının pekişmesi sonucunda kronik hastalıklara bağlı ölümlerin dahi daha düşük seyrettiği ortaya konmuştur. (Kaynak:https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(19)30235-1/fulltext)

Gelinen noktada silkelenmek ve daha fazla geri dönüşsüz kayıp yaşamamak için, Mustafa Kemal Atatürk’e kulak vermekle işe başlayabiliriz: “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.”

Bizi ve insanlığı kurtarsa kurtarsa sevgi, saygı, hoşgörü, empati ve çalışmak kurtaracak! 

Çalışırken de Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği bilime dayalı çizgiyi hedef seçmek yolumuzu aydınlatacaktır:   “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fenin dışında mürşit aramak gaflettir, dalalettir.”

Cumhuriyetin kazanımlarının, hepimizin gayretiyle, gelişeceği nice cumhuriyet bayramları yaşamak dileğiyle!

 

Görüşlerinizi Paylaşın